Assalamu Aleykum Werahmatullahi Wabareketuhu

23 Nisan 2011 Cumartesi

Mikrobiyolojik Çevre

Çevre;  hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü olarak tanımlamaktadır.(1) Sağlık ise :‘ Vücudun hasta olmaması durumu, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet ’(2) şeklinde tanımlanmaktadır.
Çevre sağlığını mikro sağlıktan, yani mikrobiyolojik çevreden başlayıp evrensel çevreye kadar genişletmek gerekir. Biz bu yazımızda mikrobiyolojik çevreden bahis açacağız.   Mikrobiyolojik alan gözle görülmeyen ancak mikroskopla görülebilen canlıların âlemidir. En küçük canlı kabul edilen virüsler, onların bir üstünde bakteriler, amipler ve diğer gözle görülmeyen canlılar mikrobiyolojik âlemi özetleyebilir. Bu âlem ölümcül olabilen hastalıklara yol açması bakımından önemlidir. Virüsler basit gripten başlayarak ishaller ve ölümcül AİDS gibi hastalıklara yol açabilmektedir. 
Bakteriler de yine çok bilinen ve ölümlere yol açabilen canlılardır. Verem mikrobu, boğazda enfeksiyon yapan ve kalp romatizması dediğimiz enfeksiyonun mikrobu olan streptokoklar birer bakteridir. Pakistan’da görüldüğü gibi seller sonrası bozulan hijyenik şartlar bu bakterilerin çoğalmasına ve yayılmasına yol açmaktadır. Temiz su bulunamaması ile yeterli hijyen sağlanmaz ve içilen bulaşık sularla mikroplar insanlara geçerek özellikle çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere tüm insanlarda ölümcül olabilen barsak enfeksiyonları yapabilmektedir. 
Salmonellalı yumurtalar mikrobiyolojik çevremizin konularından biridir. Bu etkenlerin insanda hastalık yapmayan grubu da vardır. Ağızda bulunup hastalık yapmayanlar vardır. Bunlara normal flora bakterileri denir. Normal bir ağız florası veya barsak florası vardır. Kişiden kişiye değişen bu florada vücuda yararlı bakteriler de bulunabilmektedir. Normal floranın bozulduğu zaman, zararlı bakteriler gelip o ortamda çoğalarak hastalıklara yol açabilmektedir. Bunun yanında gereksiz antibiyotik kullanımı normal barsak ve vücut florasını bozabilmektedir. Bu sebeple doktor kontrolünde antibiyotik kullanımı çok önemlidir. 
Diğer yandan aşırı dezenfeksiyon yapılan yerlerde, hastane enfeksiyonu denilen ve öldürücü olan etkenlere de sıkça rastlanıyor. Yani mikroplar üremesin diye yapılan temizlik işlemlerinde kullanılan bakterileri yok eden solüsyonlar, bakterinin yeni tür ve direnç geliştirmesi ile ilaçlara da dirençli mikroplar ortaya çıkmaktadır. Vücut direnci düşük kişilerde bu etkenler tedavisi zor hatta imkansız enfeksiyon hastalıklarına yol açmaktadır. Bu sebeple bu tür mikroplanın çok bulunduğu hastanelerde hasta yatış sürelerini kısaltmak bir önlem olarak düşünülmektedir. Bu tür yerlerde el temizliği çok önemlidir. 
Temiz su kaynaklarını korunması yine bakteriyel açıdan önlem alınması gereken konuların başında gelir. Mikrobiyolojik çevre için alınacak önlemlerin en önemlisi belki koruyucu önlemlerdir. Tıpta en ucuz tedavi şekli olan önleyici tedbirler (koruyucu hekimlik), hastayı tedavi etmekten çok daha ucuza koruma altına almış olur.   Bozulan çevreyi düzeltmek de aynı şekilde zor ve masraflıdır. Örneğin, kirlenen suların arıtılmasının maliyetine katlanmak yerine, kirletmemek çok daha ekonomik olacaktır.
Yiyecek, giyecek, alet ve makinelerimizi ihtiyaç kadar kullanmak, hiçbir şeyi israf etmemek de çevre koruma adına en doğru davranış biçimidir.  
1. (TDK Güncel Türkçe sözlük)
2. (TDK Güncel Türkçe sözlük)
Dr. Hüseyin Budak 

27 Şubat 2011 Pazar

Neden Su?


SAĞLIKLI HAYATIN ANAHTARI SU
     Hayatımızı idame ettirebilmemiz için en önemli besin öğemiz olan su , dolaşım ve sindirim sistemlerinin çalışmasında temel ihtiyaç olduğu gibi , vücudumuzdan artık ve zehirli maddelerin atılmasında da mühim bir vazifeyi yerine getirir.
Su hayattır. lnsan organizmasının önemli bir kısmı sudan oluşur. Kan dolaşımının olabilmesi,vücudun zararlı maddelerini atabilmesi, iç zarlarının kurumadan görevini yapabilniesi için hep suya ihtiyaç vardır.'Bunun için saglıklı her insanın aşırı terleme ve ishaihalleri dışında, günde en az 1.5 litre suya gereksinınesi vardır.
     Bu sebeple insanları ve gezegenimizi korumak için müsait ve güvenilir suya olan ihtiyacımızın artığı sürekli vurgulamak artık çok önemli bir husus durumundadır.
     Su, insanoglunun yaşammı devam ettirebilınesi için en önemli besin ögesidir. İnsan sağlığı açısından çok büyük önemi oldugu gibi, yaşama ait her şey suya bağlıdır .Yeryüzünde heryıl çogunlugu çocukolınak üzere 2 milyon insan uygunsuz su kullanimı ve kötü hijyenik şartlar neticesinde ortaya çıkan bagırsak enfeksiyonlanndan hayaum kaybediyor. Aynca kronik flor eksikligi ve benzeri pek çok durum da çok ciddi bir netice haline geldi. Dünyatnızın pek çok bölgesinde Hepatit A ve sıUlla ciddi bir sağlık ıneselesi olarak eğemmiyetini korumaktadır .Bunları engellemek ancak kullanılabilir su kalitesini arıtmak ve sağlık şartlannın iyileştirilmesi ile mümkün olacak.
DOLAŞIM SİSTEMİNİN TEMEL MADDESİ
     Susuz birkaç günden fazla canlı kalamayan insanoğlunun agırlığımn ortalama yüzde 60 ila 70'i sudan oluşur. Yani vücudumuzu, içinde DNA, RNA, enzimler , proteinler , polipeptidler gibi organik moleküllerin aktif ve serbest bir şekilde dolaştığı bir kaba benzetebiliriz. Vücudumuzda önemli fonksiyonları olan dolaşım sistemimizin ana maddesi sudur. Aynca İkinci bir dolaşım sistemini oluşturan lenfatik
sistemin de (beyaz dolaşım sistemi) ana maddesidir.
     Sindirim sistemi içinde yer alan ve yiyeceklerin sindirilmesinde rol alan bir çok maddenin de içeriği büyük oranda sudur .Vücudumuzdan artık ve zehirli maddelerin atılmasında önemli rol oynayan su, idrar yolları sistemi içinde büyük öneme sahiptir.
Vücudumuz için özellikle eklemlerin rahat hareket etmesi için yağlayıcı bir özellik gösteren su, gözlerimizde, burnumuzda, boğazımızda bulunan salgıların ve salyanın da temel maddesidir.
     Vücudumuzun ortalama sıcaklıgı 37 derecedir ve bu sıcaklık tüm fonksiyonlann optimal oluştugu ideal sıcaklıktır.Bu sıcaklık vücut tarafından hassasiyetle düzenlenir. Özellikle anugı durumlarda terlemeyle vücut soğutulmaya çalışılır. Burada da ana aktör sudur.

SU KAYBI
     Bütün bu faaliyetlerin eksiksiz olarak yapılabilınesi için gerekli olan suyun vücuda mutlaka verilmesi gerekir. Çünkü,gün boyunca bizler idrarla, terlemeyle, solunumla sürekli sıvı kaybederiz. Bu kayıplann oranları ve yerine konulmaması ile önce susama sonra sırasıyla ağız kurulugu, halsizlik, baş ağrısı, vücut ısısında artma, sık soluma, kalp atım sayısında anma, kas krampları, şuur bulanıklıgı ve komaya kadar giden belirtiler ortaya çıkabilir .Böbrekler az su ile de zararl1 maddele ri, yogun bir idrar çıkararak atmaya çalışlr ancak, bu denli yoğun idrar çıkışı, idrar yolu iltihapları, kum ve taşlannm oluşumuna yol açabilir. Bağırsaklar az gelen suyun olabildiğince fazlasını kullanmak için daha bol Sıvı emerler ve bu da sürekli kabızlık sebebi olabilir. Kan koyulaşacagı için tansiyon düşmesi ve dolaşım yavaşlaması görülür .Aslında suyun yerine konulması kolaydır, yiyerek ve içerek bunu kolayca halledebiliriz. Birçok meyve ve sebze de bol miktarda su vardır.

GÜVENİLİR SU
     Çay , kahve ve benzeri içecekler her ne kadar bol SiVl içerseler de, içeriklerinde ki kafein, tein gibi aktif maddelerinidrar söktürücü etkisi nedeniyle su suzluğumuz daha da artar. Bu nedenle vücut suyunun yerine konmasında en önemli ve tercih edilecek madde güvenilir su olmalıdır. Güvenilir derken temiz, mikropsuz, içeriğinde olması gereken özellikle flor, magnez,yum gibi nrineralleri yeteri kadar barındıran, agır metal ve kimyasal madde içenneyen bir sudan bahsediyoruz. Özellikle suyun aç karına yani yemeklerden önce yemeklerde bir süre sonra içilmesi özellikle suyun emiliminin ve biyo yararlanımının tam olması nedeniyle çok dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Ancak böylece sudan optimum faydayı sağlarız. Yeterli su alımı iştahıınızı azaltır, vücuttaki yağların daha kolay yanmasma yardımcı olur , Vücuttaki su birikmesinin engeleyici tesiri vardır, Enerji ihtiyacınızı dengeler , yorgunluk hissine engel olur, toksin maddelerden daha kolay ve çabuk annmaınıza yardımcı olur, kabızlığa mani olur. Bu özellikleriyle su, şişmanlık mücadelesinde uygulanan beslenme şekillerinin hepsinde kilit bir görev üstlenmektedir .


DİYETTE SU TÜKETİMİNİN ÖNEMİ

     Kilo verme programlarında vücutta depo edilen yağlar yakı1ırken, su oranında artışlann Olması gerekir. "Bu sebeple şuursuzca yapılan zayıflama programlarında, yağın dışında yağsız vücut kitlesinde yani kas ve suda da kayıp olur. Kaybedilen bu kilo, kısa sürede yağ olarak geri alınır. Bunun sebebi ise vücudun kendisinden beslenmeye başlamasıdır. Kişinin vücut ağırlığının yüzden 50-60'ı su Olması gerekirken, obezlerde yağ oranı arttığından su oranmda anlamlı düşüşler görülür.
     Bu olumsuzluklann oluşmaması için, yakılan her 1000 kalori için yaklaşık 1 litre suya İhtiyaç vardır. Aynca vücuttaki ödenri bilinçli su tüketerek önleyebiliriz. Çünkü besinlerin ağızda sindirimi başladıktan sonra tüm doku ve hücrelere taşıyan sudur. Burada erji oluşturduktan sonra atık maddelerin atımı da suyla olur. Günümüzde yapılan en büyük hatalardan biri, zayıflama metotlann da yağ kaybı yerine su kaybının tercih edilmesidir. Bu tür durumlarda, azalan su oranıyla kalp normalden daha fazla çalışmaya başlar, soluk almada güçlük olur, yorulma süresi kısalır.
     Öte yandan, kilo kaybından kaynaklanan deri sarkmaları da dinamik egzersizlerle beraber bol su içilerek önlenir. Yeterince su, daha fazla kas oluşmasını sağlar.



MADEN SUYU VE ÖNEMİ !

    Modern hayatın bir neticesi olarak ne yazık kİ artık tarladan, ağaçtan henüz koparılmış, taze sebze ve meyveler tüketemiyoruz. Muamele görmüş besinler İse belki bİze İhtiyacımız olan kaloriyi sağlıyor ama sağlıklar bir hayat sürdürmemiz için gereken mineralleri ihtiva etmİyor. Neyse ki Türkiye, mineral değeri bakımından Avrupa'ya göre 4- 5 kat daha zengİn ve sağlığa çok daha yararlı maden suyu kaynaklarına sahip.
    Ünlü şarkıcı Tarkan konser için gittiği yerlerde kalacağı otellerden özel bir istekte bulunuyor: Maden suyu. Otelde yaklaşık bir tona yakın maden suyu stoğu olmasını şart koşuyor Tarkan. Çünkü maden suyunu sadece içmiyor, aynı zamanda günde üç kez maden suyuyla doldurulan küvette banyo yapıyor. Niçin? Daha sağlıklı olmak için. Sağlıklı bir hayatın şartlarından biri de vücuda ihtiyacı olan mineralleri temin etmek.
    İnsan vücudu fonksiyonlarını doğru şekilde yerine getirebilmek için 80'den fazla mineral kullanıyor. Nasıl ki karalardan okyanusa doğru akan deniz suları bu esnada birçok zehirli maddeyi tesirsiz hale getiriyor, insanın dolaşım sistemindeki mineraller de benzer şekilde faaliyet gösteriyor.
     Hücrelerin sağlıklı olabilmeleri ve fonksiyonlarını yerine getirebilmeleri için minerallere ihtiyaçları var. Kan oluşumu, uygun vücut sıvıları kompozisyonu, sağlıklı sinir fonksiyonları, uygun kardiovasküler sistem operasyonu ve diğer birçok faaliyet için vücut mineralleri kullanıyor. Vitaminler gibi, mineraller de vücudun enerji üretme, büyüme ve iyileşme gibi fonksiyonları sağlamasına yardımcı oluyorlar.      Zira tüm enzim aktiviteleri mineral gerektiriyor. Yani vitamin ve diğer besinlerin vücuda yararlı olabilmesi için de minerallara ihtiyaç duyuluyor.
     Peki mineral nedir? Mineraller, tıpkı vitaminler gibi mikrobesinler grubuna dahildir ve insan vücudunda hayatın devamını sağlayacak birçok metabolik reaksiyona katılırlar. Normal metabolizma ve hayati fonksiyonların sürdürülebilmesi için gerekli inorganik maddeler olan mineraller, metabolik olaylara katılarak pıhtılaşma, kas liflerinin uyarılması gibi biyolojik reaksiyonlarda görev alıyorlar.

MADEN SUYU
     Besin maddesi olarak mineraller iki gruba ayrılıyor: Bol (bulk) bulunan veya temel mineraller ve iz (kıt) mineralleri. Bol mineraller - kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), sodyum (Na), potasyum (K) ve fosfor (P) - insan vücudu için fazla miktarda gereken mineraller. Vücutta az miktarda bulunması gereken mineraller, yani iz mineralleri ise bor, krom, bakır, germanyum, iyot, demir, manganez, molibden, selenyum, silika, sülfür, vanadyum ve çinko. Vücudun dengesi için çok önemli olan bu minerallerden birinin eksikliği ya da lüzumundan az olması, diğer mineralleri de etkileyerek vücudun dengesinin bozulmasına sebep oluyor. Peki vücut mineral eksiğini nasıl tamamlayacak? Hangi mineralleri hangi gıdalardan alacak? Ne yazık ki bugün yediğimiz besinlerin büyük bölümü bu minerallerden yoksun. Zira yıllar boyu aynı tarlalarda aynı sebzeler yetiştirildiği için bu topraklar artık mineral bakımından eskisi kadar zengin değil. Hatta artık sadece Türkiye değil, dünyanın her yerindeki topraklar eskiden sahip oldukları 20'ye yakın minerali kaybetmiş durumda. Bu mineralleri almak için geriye tek bir kaynak kalıyor, o da maden suyu.
     Çözünmüş halde mineral ve gaz ihtiva eden kaynak sularına maden suyu adı veriliyor. İlk çağlardan beri, bugünkü gibi şişelenmiş halde değilse de şifalı yeraltı sularını kullanıyor insanlar. Bugün gelinen noktada ise maden suyu içmek neredeyse sağlıklı bir hayat için mecburiyet haline geldi. Topraktaki azalan mineral seviyesinin sebzelere etkisi, tabii sebze - meyve tarımı yerine genetik olarak işlenmiş tohum kullanılarak tarım yapılması ve dünyada bazı şehirlerde içme suyu şebekelerinin giderek kirlenip mikroplandığı şüphesi sebebiyle, özellikle Batı'da her geçen gün maden suyu tüketimi artış gösteriyor. Avrupa ve Amerika'da sağlıklı olmasının yanı sıra güzellik ve gençlik verici özellikleri sebebiyle de maden suyu tercih ediliyor. Bugün Avrupa'da yıllık kişi başına maden suyu tüketimi 24 litre civarında. Mineral değeri bakımından Avrupa'ya göre 4- 5 kat daha zengin ve sağlığa çok daha yararlı kaynaklara sahip olmamıza rağmen Türkiye'de bu rakam henüz sadece 2.2 litre.
     Modern hayatın bir neticesi olarak ne yazık ki artık tarladan, ağaçtan henüz koparılmış, taze sebze ve meyveler tüketemiyoruz. Muamele görmüş besinler ise belki bize ihtiyacımız olan kaloriyi sağlıyor ama sağlıklı bir hayat sürdürmemiz için gereken vitamin ve mineralleri veremiyor.Yani Tarkan gibi günde üç kez küveti doldurup maden suyu banyosu yapmamız gerekmiyor ama vücudumuzun verdiği sinyalleri doğru değerlendirip eksik mineralleri doğru besinlerle ve maden suyu ile telafi etmemizde fayda var. Daha sağlıklı bir hayat için!


SODA VE MADEN SUYU AYNI ŞEY Mİ?

     Jeolojik ve fiziksel olarak koruma altında tutulan yer altı sularından kuyu açılarak veya kaynaktan doldurularak elde edilmiş, çözünmüş katı madde muhtevası toplam 250 ppm'den daha az olmayan sulara maden suyu adı verilir. Çözünmüş mineral tuzları, elementler ve gaz ihtiva eder. Mineralli suları diğer sulardan ayıran özellik, kaynağından elde edildiği anda spesifik miktar ve oranlarda mineraller ve iz elementler ihtiva etmeleridir. 500 ppm'den daha az mineral içerenlere düşük mineralli su, 1500 ppm'den daha fazla içerenlere yüksek mineralli su denilmektedir. Genellikle maden suyu ile sodanın aynı şey olduğu zannedilir. Oysa bu ikisinin tek ortak noktası mideyi rahatlatma özelliğine sahip olmalarıdır. Soda, içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit eklenmesi suretiyle yapılır. Yani musluk suyuna karbondioksit eklenerek soda elde edilebilir. Oysa maden suyu yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıktığı yerin jeolojik özelliklerini taşır. Magmadan aldığı karbondioksit gazının basıncı vasıtasıyla yeryüzüne çıkan maden suları, yukarı doğru bu hareketleri esnasında geçtikleri toprak katmanlardan mineralleri toplarlar. Bu yüzden maden suları mineral bakımından çok zengindir. Soda ise mineral ihtiva etmez.
HANGİ MİNERAL NE İŞE YARAR?
KLORÜR: Hayat için az miktarda klorür mecburidir. Klorür sindirim sistemini değişmeden geçip, idrara karışır. Klorür, sodyum ile birlikte hücresel sıvıda da bulunur ve vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 0.15'ini oluşturur. Sodyum ve potasyumla birlikte klorür sağlıklı sinir ve kas fonksiyonunu sağlar. Sindirim ve atık yok etmeye de katkıda bulunur. Klorür besinleri sindirmede en önemli sıvılardan biri olan hidroklorik asidin ana bileşenidir. Azlığı aşırı terleme, kusma veya ishale sebep olabilir. Düşük klorür seviyesi vücut sıvılarının bazikleşmesi, dehidrasyon ve idrarda potasyum azlığına yol açar.
Kaynaklar: Kereviz, marul, zeytin, çavdar, deniz suyu ve domates.
SODYUM: Sodyum su dengesi ve etkin mide, sinir ve kas fonksiyonu için gereklidir. Potasyumun hücre zarlarından dışarı pompalanması için uygun ortamı sağlamaya yardım eder. Sodyum azlığı mide krampları, anoreksia, dehidrasyon, depresyon, baş dönmesi, yorgunluk, hayal görme, başarısı, kalp çarpıntısı, tat duyusu bozukluğu, uyuşukluk, düşük kan basıncı, hafıza bozukluğu, kas zayıflığı, tiksinme, zayıf koordinasyon, nöbet ve kilo kaybına sebep olur.
Kaynaklar: Hamsi balığı, peynir, deniz tuzu, kabuklu deniz hayvanları, kırmızı ve yeşil biber ve deniz sebzeleri.
SÜLFÜR: Sülfür kanı dezenfekte etmekte, yani temizlemekte görev alır ve vücudun bakterilere direncine yardımcı olur. Vücudumuzu zehirli maddelere, radyasyonun ve hava kirliliğinin zararlı etkilerine karşı korur. Safra salgısını canlandırır ve yaşlanmayı yavaşlatır.
Kaynaklar: Brüksel lahanası, kuru fasulye, lahana, yumurta, balık, sarımsak, et, soğan, deniz tuzu, soya fasulyesi, şalgam.
KALSİYUM: Kalsiyum kemik ve dişlerin yapı, oluşum ve sürdürülmesinde temel bir ihtiyaçtır. Kemik erimesini azaltmada yardımcı olur. Bu temel mineral aynı zamanda kan basıncı, kan pıhtılaşması, kas büyümesi, sinir geçirme, kanser önleme, enerji üretme, yağ parçalamaya yardımcı olur ve erken kalp hastalıkları riskini azaltır. Kalsiyum magnezyumla birlikte birbirini tamamlayarak çalışır. Örneğin kalsiyum kasları kasarken, magnezyum gevşetir. Azlığı eklem ağrıları, tırnak kırılması, depresyon, çarpıntı, hayal görme, yüksek kan kolesterolü, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon, egzama, uykusuzluk, kas krampları, sinirlilik, renk solukluğu, raşitizm ve diş çürümesine yol açar.
Kaynakları: Badem, brokoli, tereyağı, lahana, keçiboynuzu, karahindiba çiçeği, yeşil yapraklı sebzeler, keçi sütü, incir, süt ve süt ürünleri, somon balığı, sardunya balığı, deniz tuzu, deniz ürünleri, susam tohumları, şalgam yeşilliği, böğürtlen yaprağı, kuşburnu, nane, yulaf, hardal yeşilliği.
MAGNEZYUM: Magnezyum insan vücuduna kalsiyumun kullanımı, kalp fonksiyonları, kan basıncı, enerji üretimi, dinlenerek uyumaya yardım etmede gereklidir. Vücutta kalsiyum, magnezyum, sodyum ya da potasyum eksikliği bacak kramplarına sebep olabilmektedir. Araştırmalarda kalp krizi geçirenlerin kanında ve kalp kaslarında magnezyum azlığı tespit edilmiştir. Azlık belirtileri astım, kalp tutukluluğu, kronik yorgunluk, uykusuzluk, asabiyet, sindirim azlığı, solunum bozuklukları, hızlı kalp atışları ve kuşatılmadır. Kalp krizlerinde hastaya hemen magnezyum verilmesinin yaşama ihtimalini yüzde 60 artırdığı bilinmektedir. Migrene karşı da magnezyum minerali takviyesi yapılmaktadır. Magnezyum beyindeki damarları rahatlatarak kan akışını iyileştirmektedir.
Kaynaklar: Elma, kayısı, avokado, muz, pekmez-tahin, bezelye, esmer pirinç, süt ürünleri, balık, incir, sarımsak, greyfurt, yeşil yapraklı sebzeler, limon, Lima fasulyesi, et, ceviz, karabiber, maydanoz, şeftali, nane, somon balığı, deniz tuzu, susam tohumu, soya fasulyesi, tofu, tahıl ve tahıl taneleri.
POTASYUM: Potasyum vücut sıvılarının dengesinin sürdürülmesi, sinir sinyallerinin iletimi, insülünün serbest bırakılması ve kas gerilmesine yardımcı olur. Rafine ürünler kullanıldığı için potasyum azlığı insanlarda sık görülür çünkü diüretik alışı ve fazla miktarda su içilmesi hayati potasyumun dışarı atılmasına sebep olmaktadır. Potasyum eksikliği yorgunluk, zayıflık, ruhsal depresyon, düşük tansiyon, kas yorgunluğu, tuz tutulması ve normal dışı kalp atışlarına sebep olur.
Kaynaklar: Avokado, muz, kırmızı pancar, esmer pirinç, hurma, meyve kurusu, incir, balık, meyve, sarımsak, pırasa, domates, et, fındık, portakal, patates, piliç, kuru üzüm, sebzeler, tahıl taneleri.
BOR: Bor sağlıklı kemikler, dişler ve kalsiyum, magnezyum ve fosforun uygun metabolizması için ihtiyaç duyulan bir mineraldir. Bor beyin fonksiyonlarını geliştirir, kemik erimesini azaltır ve kas yapar. Bor azlığı D vitamini azlığını hızlandırır. Östrojen gibi belli hormonların aktive edilmesi için de bor gerekmektedir.
Kaynaklar: Elma, havuç, tahıl, üzüm, yapraklı sebzeler, fındık, armut.
DEMİR: Demir birçok enzim için hayati bir bileşendir. Hastalıklara direnci artırır, yorgunluğu azaltır ve kanın kırmızı hücrelerinin oksijenlenmesini sağlar. Azlığı anemi, konsantrasyon azlığı, kırılgan saçlar, uyku hali, kırılgan kemikler, sinirlilik, şişmanlık, azalan fiziksel kapasite ve azalan bağışıklık fonksiyonlarına sebep olur.
Kaynaklar: Badem, avokado, fasulye, kırmızı pancar, pancar, mısır gevreği, hurma, yeşil yapraklı sebzeler, ciğer, Lima fasulyesi, böbrek, et, yumurta, balık, fındık, midye, şeftali, armut, piliç, kabak, kuru üzüm, pirinç, kahve, tahıl.
MANGANEZ: Manganez minerali kemik oluşumu ve bakımı, bağ dokuları için çok gereklidir. Protein ve genetik malzemelerin sentezine katkıda bulunur ve besinlerden enerji üretmeye yardımcı olur. Aynı zamanda antioksidan görevi görür ve normal kan pıhtılaşmasına yardımcı olur. Manganez, glikoz metabolizmasının anahtar enziminde önemli bir yardımcı faktördür. Azlığı diyabet ve erken doğumlara sebep olabilmektedir. Diyabetliler normal kişilerin yaklaşık yarısı kadar manganeze sahiptirler.
Kaynaklar: Avokado, kuru bezelye, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, fındık, deniz sebzeleri, tahıl taneleri, kara hindiba çiçeği.
FOSFOR: Fosfor hem kemik hem de diş oluşumu için gereklidir ve hücrelerin büyümesine yardım eder. Azlığı pek yaygın olmamakla birlikte endişe, kuruntu, düzensiz nefes, deri hassaslığı, zayıflık ve kilo değişimine sebep olur.
Kaynaklar: Asparagus, mısır, süt ürünleri, yumurta, balık, meyveler, meyve suyu, pırasa, piliç, et, kepek.
LİTYUM: Lityum, depresyon ve alkol bağımlılığı gibi ruhsal bozuklukların sebeplerini azaltma ve önlemeye yardımcı olur.
Kaynaklar: İnek ciğeri, patlıcan, pırasa, patates, tahıllar, deniz ürünleri ve domates.
SELENYUM: Savunma sisteminin güçlendirilmesinde katkıda bulunur. Kanserden korumada etkilidir. Serbest radikallerin artığı durumlarda (sigara içilmesi, hava kirliliği, ultraviole ışınları ve radyasyona maruz kalma) önemlidir. Kardiyovasküler hastalıklardan korunmak ve karaciğer fonksiyonlarının sağlıklı devam etmesi için kullanılır.
ÇİNKO: Bütün mineraller vücut için önemli iken, çinko diğerleri içinde en ağır işçilerden biridir. Çinko sperm üretiminde çok önemlidir. Çinko azlığı, sperm sayısı ve testosteron seviyesinin azlığına sebep olmaktadır. Geç iyileşen kesik ve yaralar bedenin çinkoya ihtiyacını gösterebilir. Bu madde yaraların iyileşmesini hızlandırmak ve hücrelerin yenilenmesinde önemlidir.
Kaynaklar: Biftek, istiridye, hindi, tahıl ve baklagiller, kahvaltı gevrekleri, lifli yiyecekler.


YUDUM YUDUM SAĞLIK
     HAYAT KAYNAĞI SUYUN FAYDALARI SAYMAKLA BİTMİYOR... İŞTE DAHA FAZLA SU İÇMEK İÇİN BİR NEDENLER LİSTESİ... Gündelik hayatta ihmal ettiklerimizin başında su içmek gelir. Sağlığın korunması ve canlılığın sürdürülebilmesi için gerekli bir numaralı madde sudur. Vücudumuzun % 55-75’lik kısmını su oluşturur. Su; metabolizmanın düzenlenmesinde ve vücudumuzdaki tüm reaksiyonlarda görevlidir. Gün boyu içeceğimiz 2 lt su, enerji oluşumunu artırır ve zayıflamaya yardımcı olur, besin maddeleri, oksijeni... taşıyarak organ ve dokuları korur. Aç karnına içtiğimiz su; organizmayı zararlı toksin maddelerden arındırır. İmmün sisteminin, görevini yapabilmesi için su gereklidir. Bu özelliği ile zinde ve dinç kalmamızda yardımcıdır.
Cildimizin; nem ve elastikiyetinin düzenlenmesinde su rol oynar. Günümüzde bayanların korkulu rüyası haline gelen selülit oluşumunun önlenmesinde de su yine ilk sırayı alır.
Emzikli kadınlarda; süt üretimini artıran en önemli sıvı sudur. Özellikle kalori oranları yüksek hazır meyve suları, gaz yapan asitli içecekler yerine su tercih edilmelidir.
Hamilelikte; suyun önemi daha da artar. Bebeğin içinde bulunduğu amnion sıvısı her üç saatte bir kendini yeniler. Yetersiz sıvı alımı ile amnion miktarı azalacağından, suya gereksinim artar.
Sıcak havalarda; vücut sıcaklığını düzenleyici olarak çalışır. Dikkat edeceğimiz nokta, yazın içtiğimiz su miktarını artırma gerekliliğidir. Bedenimiz ısındıkça terler ve su kaybeder. Bunun için su seviyesini yeterli düzeye getirmemiz gerekir. Vücut, suyu aktif olarak kullanır, depolayamaz. Bu sebeple susuzluğa dayanamayız. Vücudumuzun hiç su içmeden dayanabileceği maximum süre en uygun şartlarda 7 gündür.
Sporcularda; su kaybeden vücut, yeterli sıvıyı yerine koyamıyorsa; buna tepki göstererek metabolizmamızı yavaşlatır. Suyun atımını engellemeye çalışır. Özellikle spor sonrası, ter ile atılan suyun yerine gelmesi için ; egzersiz ve yarıştan 15 dk önce 1-1.5 bardak, egzersiz ve yarış sırasında her 10-15 dakikada bir 1/2 bardak su içilmesi gereklidir.
Kısaca;
10-12 bardak suyu, gün içine dağıtarak için.
Su içmek için susamayı beklemeyin. Unutmayın; vücudumuzun, hissettiğimizden çok daha fazla suya ihtiyacı var.
Her öğünden 15 dk önce 1-2 bardak su için ki; 20 dakikada doygunluk mesajı alan beynimizde, bu hissin oluşumunu hızlandırın.
Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmayın...
ŞİŞMANLIĞA KARŞI SU
Vücudun su toplamaması için, bol miktarda su içmek gerekir. Su miktarında azalma oldukça, vücutta depolanan yağ miktarı da artmaya başlar. Nedenine gelince; böbrekler yeterli miktarda su almazlarsa, iyi çalışmazlar. Bu görev de karaciğerin olur. Karaciğer böbreklerin görevini üstlendiğinde ise, daha az yağı enerjiye dönüştürür. Bu da zayıflamayı son derece olumsuz etkiler.
Vücut özellikle geceleri su almadığı için, sabahları uyandığınızda hemen bir bardak su içmeyi ihmal etmemelisiniz. Öğlen ve akşam yemeklerinden önce içeceğiniz bir bardak su, iştahı bastırıp, mideyi doldurur ve sindirime iyi gelir. Spor yapmadan önce içilen bir bardak su da yine metabolizmayı çalıştırırken, kas glikojeninin tükenmesinin önüne geçer.

SUYUN RAHATLATICI ETKİSİ...
Günün tüm yorgunluğundan ve stresinden arınmanız için yapmanız gereken en önemli şey; şöyle bol köpüklü bir banyo. Suyun rahatlatıcı etkisi, aslında sandığımızdan çok daha fazla... Su sadece temizlenmek için değil, arınıp, yenilenmek ve yorgunluktan kurtulmak için de birebir...
Yıkandığınız suyun sıcaklığının, ne çok sıcak ne de çok soğuk olmamasına özen göstermelisiniz. Çok sıcak su, kanın yüze doğru hücum etmesine neden olur ve ana merkezler görevini daha zor yaparlar. Sıcak su, bazı dolaşım bozukluklarını da doğurabilir, kalbi zayıf olanlar üzerinde ise daha kötü etkiler yaratır. Sıcak suyun bir dezavantajı da, deriyi yumuşatması ve varislerin daha da ortaya çıkmasını sağlamasıdır. Bunun yanı sıra çok soğuk suyun da bazı zararları bulunur: Özellikle yaz aylarında tercih edilen soğuk su, serinletmek yerine aksine terletir. Kan damarlarının önce daralmasına, ardından hemen genişlemesine neden olur. Bu nedenle, ideal banyo suyunun sıcaklığı, 33 ile 37 derece arasında değişir. Eczaneden alacağınız bir termometre ile suyun sıcaklığını ölçmeniz mümkün. İdeal su sıcaklığı içerisinde, en az 15 dakika kalmayı da ihmal etmemelisiniz...
DERİYE KAYBETTİĞİ SUYU YENİDEN VERİN
Eğer banyo çıkışında vücudunuzda kırmızılık oluştuysa ve kaşınıyorsanız, suyunuz fazla klorlu ya da kireçli demektir. Kireçli su ise, vücudu kurutup, sertleştirir. Bunun için, banyo sonrası, vücudunuza nem kazandıracak kremler sürmenizde fayda var. Kokulu ve renkli banyo tuzlarından kattığınız suda yıkanırsanız, tuzların canlılık verme ve yorgunluk alma özelliğinden de faydalanabilirsiniz. Gülsuyu ve gliserin eklenmiş su ile yapılan banyo ise, deriye kaybettiği suyu yeniden verir. Banyo köpüğünün içinde yer alan maddeler su ile temas ettiğinde, karbon gazı çıkmasını sağlar. Bu gaz tabakası da suyun içinde dağılıp, vücut ısısının etrafa yayılmasını önler. Vücudu terletip zayıflattığı gibi, vücuttaki zehirlerin de atılmasını sağlar. Ayrıca sinir sistemini gevşetmesi de, köpüğün özelliklerindendir. Fakat köpüklü banyoların bir de zararı vardır ki, bu da, köpüğün içinde hassas derileri kurutan yağ alıcı madde bulunmasıdır. Bunu da yine çeşitli krem ve sütlerle takviye ederek giderebilirsiniz. Özellikle yosunlu losyonlar kullanmanızı tavsiye ederiz. Banyo sırasında cilt karbon gazı emdiği için, sudan çıkınca derin derin nefes alıp vermeyi de ihmal etmeyin!.. Yüzümüzün cildi çok daha hassas olduğu için, tuz içeren ve bu nedenle de kuvvetlendirici etkisi olan bir maden suyuyla yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Yağmur suyunun saflığını hissedeceğiniz bu yıkama işlemi, cildinizin tazeliğini uzun süre korumasını sağlayacaktır.
SUYUN VÜCUT İÇİN ÖNEMİ
* Vücut sıvılarında bulunarak, eklemlerin kayganlaşmasına neden olur.
* İdrarla zararlı maddelerin atılmasını sağlar.
* Tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinleri sindirir.
* Hücre ve kas dokularını güçlendirir.
* Karbonhidratları, yağları, proteinleri, hormonları ve oksijeni, kanda bulunarak kaslara taşır. Zararlı maddeleri dokulardan uzaklaştırmayı sağlar.
* Cildi gerginleştirir, parlaklık kazandırır.

DSİ Vakfı

Suyumuzu İsraf Etmemeliyiz


Yeyyüzünün üçte ikisi suyla kaplı olduğu halde bunun sadece binde üçü içilebilir niteliktedir. Dünya nüfusunun %40'ı temel ihtiyaçları için sağlıklı su bulamamaktadır. Dünyadaki içme suyu kaynakları, 1950 yılından bu tarafa üçte iki oranında azalırken, her yıl 12 milyon kişi; su kıtlığı ve kirli içme suyu nedeniyle ölmektedir.

Suyumuzu İsraf Etmemeliyiz



Bir otomobil hortumla yıkandığında yaklaşık 550 L su harcanmış olur.

20 Şubat 2011 Pazar

Suyumuzu İsraf Etmemeliyiz



Saniyede 1 damla akıtan musluktan, saatte 0.7 L, tuvaletteki küçük bir sızıntı nedeniyle de yaklaşık 4 L su boşuna akmaktadır.!.

Bu Kâinatı Yaratan Bir Yaratıcı Var mı?

Böyle bir soru sorduğun için sana teşekkür ederiz. Biz bu soruna Allah’ın Kelamından, Allah’ın kitabından ayetlerle cevap vermek istiyoruz. Sonra sen bunu kendinle nefsin arasında düşün. Hak senin için ortaya çıktıktan sonra ona tabi olmana hiçbir engel yoktur.



Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:



( أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ أَمْ خَلَقُوا السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ بَل لا يُوقِنُونَ أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُسَيْطِرُونَ )



«Yoksa onlar, hiçbir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar; yahutta onlar, kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar, kesin olarak îman etmiyorlar. Yoksa Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Yahutta yegâne hâkim onlar mıdır?» (Tûr: 35-37)



( إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ الأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ )



«Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlar için faydalı olan şeylerle denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip de kendisiyle ölümünden sonra yeryüzüne hayal verdiği suda ve orada yaydığı her türlü canlıda, rüzgârları dilediği yöne sevk edişinde ve gökyüzüyle yeryüzü arasında (rüzgâra) tâbi olan bulutlarda, aklını kullanan kimseler için deliller vardır.» (Bakara: 164)



( وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُتَرَاكِبًا وَمِنَ النَّخْلِ مِنْ طَلْعِهَا قِنْوَانٌ دَانِيَةٌ وَجَنَّاتٍ مِنْ أَعْنَابٍ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُشْتَبِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ انْظُرُوا إِلَى ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَيَنْعِهِ إِنَّ فِي ذَلِكُمْ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ )



«Gökten su indiren de O'dur; işte biz o su ile her çeşit nebat çıkardık; o nebattan da bir yeşillik meydana getirdik ki, bu yeşillikten birbiri üzerine kümelenmiş taneler, hurma tomurcuğundan koparılması kolay salkımlar, üzüm bağları, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve nar (gibi meyveler) çıkarırız. (Bütün bu bitkiler) meyve verdikleri ve bir de olgunlaştığı zaman meyvesine bir bakın. İşte bütün bunlarda îman eden kimseler için (ibret alınacak) deliller vardır.» (Enâm: 99)



( وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ)



«Rahmetinin önünden müjdeci olarak rüzgârları gönderen O’dur. (Öyle ki bu rüzgârlar) yağmur yüklü bulutları yüklendiği zaman, biz onu ölü bir memlekete sevk ederiz; sonra o bulutlarla suyu indiririz; sonra da o su ile her çeşit meyveyi çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhalde düşünüp ibret alırsınız.» (Araf: 57)



( أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلا يُؤْمِنُونَ)



«Şu küfredenler bilmezler mi ki gökler ve yer, (bir zamanlar) bitişik idi de, biz onları ayırdık ve bütün canlı şeyleri sudan yarattık. (Yine de bunlardan ibret alıp) îman etmezler mi?» (Enbiyâ: 30)



( أَمَّنْ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا بِهِ حَدَائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَا أَئِلَهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ)



«"(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten bir su indiren mi?' İşte biz o su ile sizin bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel bahçeler bitirmişizdir, Allah ile birlikte bir de ilah mı? Hayır, onlar doğru yoldan sapan bir kavimdir."» (Neml: 60)



( خَلَقَ السَّمَوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ)



«Gördüğünüz gibi, gökleri direksiz yaratmış, sizi sarsmasın diye de, yeryüzüne sabit dağlar atmış ve orada her çeşit hayvanı yaymıştır. Gökten bir su indirip orada her güzel çifti bitirmişizdir.» (Lokman: 10)



( أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطَِةً وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلا هُدًى وَلا كِتَابٍ مُنِيرٍ)



«Hiç görmüyor musunuz, Allah, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin emrinize vermiş, açık ve gizli bütün nimetlerini size ihsan etmiş? Buna rağmen insanlar arasında Allah'a karşı bilgisiz, delilsiz ve aydınlatıcı kitapsız mücadele eden kimseler vardır.» (Lokman: 20)



( وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَائِغٌ شَرَابُهُ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ(12) سورة فاطر



«İki deniz bir değildir: Biri, suyu tatlı, doyurucu ve içimi kolaydır; diğeri tuzlu ve acıdır. Fakat siz her birinden de taze bir et yersiniz ve takınacağınız kolyelik süs eşyası çıkarırsınız. Ayrıca orada gemilerin, Allah'ın lûtfunu aramak için ve şükredesiniz diye, suyunu yararak gittiğini görürsün.» (Fâtir: 12)


( أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلا(45)ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا(46) وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا(47)وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً طَهُورًا(48)لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا((49)



«Görmüyor musun Rabbın, gölgeyi nasıl uzatıyor; eğer dileseydi onu sabit kılardı. Sonra güneşi ona delil kılmışızdır. Sonra da onu kendimize yavaş yavaş çekmişizdir. Geceyi örtü, uykuyu dinlenme ve gündüzü de dirilip çalışma zamanı yapan Allah'tır. Rahmetinin önünden rüzgârları müjdeci olarak gönderen de Allah'tır. Nitekim gökten, ölü bir beldeye hayat vermek ve yarattığımız birçok hayvan ve insanı sulamak için tertemiz bir su indirmişizdir.» (Lokman: 45-49)



( وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا(53)وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا(54) سورة الفرقان



«Birinin suyu son derece tatlı, birinin suyu da son derece tuzlu iki denizi salıveren, buna rağmen aralarına sanki birbirine karışmalarını önleyici bir engel koyan Allah'tır. Sudan bir insan yaratan, sonra da ona soy sop veren de Allah'tır. Rabbın her şeye kadirdir.» (Furkan: 53-54)



( وَءايَةٌ لَهُمُ الأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ(33)وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ الْعُيُونِ(34)لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلا يَشْكُرُونَ(35)سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الأرْضُ وَمِنْ أَنْفُسِهِمْ وَمِمَّا لا يَعْلَمُونَ(36)وَءايَةٌ لَهُمُ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُمْ مُظْلِمُونَ(37)وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ(38) وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ(39)لا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ(40)وَءايَةٌ لَهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ(41)وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ(42)وَإِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلا صَرِيخَ لَهُمْ وَلا هُمْ يُنْقَذُونَ(43)إِلا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ(44) سورة يس



«İşte, ölü yeryüzü onlar için bir delildir: Onu diriltir ve oradan bir takım hububat çıkarırız da ondan yerler. Ayrıca orada, meyvelerinden ve ellerinin yetiştirdiklerinden yemeleri için hurma ve üzüm bahçeleri yaratmış ve içlerinde pınarlar fışkırtmışızdır. Yine de şükretmeyecekler mi? Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan sıyırıp alırız da karanlık içinde kalıverirler. Güneş, kendine âit bir yer çevresinde akar gider. Bu, dâima gâlib olan ve her şeyi hakkıyle bilen Allah'ın takdiridir. Aya da, eski hurma salkımının eğri dalı haline gelinceye kadar konaklar tayın etmişizdir. Ne güneşin aya yetişip onunla birleşmesi mümkündür, ne de gecenin gündüzü geçmesi. Hepsi de bir yörüngede yüzerler. Zürriyetlerini dolu gemide taşımamız ve kendileri için onun gibi, bindikleri nice şeyler yaratmamız da onlar için bir âyettir. Dilesek, onları suda boğarız da, ne kendileri için bir koruyucu bulunur; ne de kendileri kurtulabilirler. Ancak bizden bir rahmet ve bir süreye kadar da yaşatma olmak üzere onları koruruz.» (Yasin: 33-44)



( فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ(17) وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ(18) يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ (19) وَمِنْ ءايَاتِهِ أَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ إِذَا أَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ(20) وَمِنْ ءايَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ(21) وَمِنْ ءايَاتِهِ خَلْقُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلَافُ أَلْسِنَتِكُمْ وَأَلْوَانِكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ(22) وَمِنْ ءايَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ(23) وَمِنْ ءايَاتِهِ يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَيُحْيِي بِهِ الأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ(24) وَمِنْ ءايَاتِهِ أَنْ تَقُومَ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ بِأَمْرِهِ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الأَرْضِ إِذَا أَنْتُمْ تخْرُجُونَ(25) وَلَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ(26) وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ وَلَهُ الْمَثَلُ الأَعْلَى فِي السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (27) سورة الروم



«Akşamı ettiğiniz ve sabaha erdiğiniz vakitlerde Allah'ı tesbih edin. Göklerde ve yerde, yatsı vaktinde ve öğleye eriştiğinizde hamd O'na mahsustur. O, ölüden diriyi çıkarır; diriden de ölüyü çıkarır. Ölümünden sonra da yeryüzüne hayat verir, işte siz de böyle çıkarılacaksınız. Sizi topraktan yaratması, O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra siz, birer insan olur, yeryüzünde yayılırsınız. Size, kendi nefsinizden, kendisiyle huzura kavuşabileceğiniz eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet koyması da O'nun delillerindendir. Bunda, hiç şüphesiz düşünen kimseler için ibretler vardır. Keza gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun âyetlerindendir. Bunda da, şüphesiz âlimler için ibretler vardır. Geceleyin uyumanız, gündüzün O'nun lutfundan rızık aramanız da O'nun delillerindendir. Bunda da, şüphesiz dinleyen kimseler için ibretler vardır. Size korku ve ümid veren şimşeği göstermesi, gökten su indirmesi, bu su ile ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesi, hep O'nun delillerindendir. Aklını kullanan kimseler için bunlarda da ibretler vardır. O'nun emriyle göğün ve yerin ayakta durması da keza O'nun (kudretinin) delillerindendir. Sonra sizi kabirlerinizden bir defa çağırdı mı, hemen çıkar gelirsiniz. Göklerde ve yerde olan herkes O'nundur; hepsi O'na boyun eğmiştir. Mahlûkatı ilk defa yaratan, ölümünden sonra onu tekrar var edecek olan O'dur. Bu, O'na daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek sıfatlar O'nundur. O, dâima gâlibtir; hikmet sahibidir.» (Rûm: 17-27)



( أَمَّنْ خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا بِهِ حَدَائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَا أَئِلَهٌ مََ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ(60) أَمَّنْ جَعَلَ الأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ وَجَعَلَ بَيْنَ الْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا أَئِلَهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لا يَعْلَمُونَ(61) أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الأَرْضِ أَئِلَهٌ مَعَ اللَّهِ قَلِيلا مَا تَذَكَّرُونَ(62) أَمَّنْ يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ أَإلَهٌ مَعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ(63) أَمَّنْ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ أَئِلَهٌ مَعَ اللَّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ(64) قُلْ لا يَعْلَمُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ الْغَيْبَ إِلا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ(65) سورة النمل



«"(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten bir su indiren mi?" İşte biz o su ile sizin bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel bahçeler bitirmişizdir, Allah ile birlikte bir de ilah mı? Hayır, onlar doğru yoldan sapan bir kavimdir." (Onlar mı daha hayırlıdır,) yoksa yeryüzünü karargâh yapan, aralarına ırmaklar koyan, üzerine sabit dağlar diken ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte bir de ilâh mı? Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. "(Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa kendisine duâ ettiği zaman, darda kalana yardım eden, sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün halîfeleri yapan mı? Allah ile birlikte bir de ilâh mı? Ne kadar az düşünüyorsunuz? (Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte bir de ilâh mı? Allah, sizin ortak koştuğunuz şeylerden çok yücedir. (Onlar mı daha hayırlıdır) yoksa mahlûkatı yaratan, sonra onu iade edecek olan ve size hem gökten, hem de yerden rızık veren mi? Allah ile birlikte bir de ilâh mı? (Ey Muhammed! Onlara) de ki: "Eğer söylediklerinizde doğru iseniz, delilinizi getirin" Yine de ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerinin de farkına varmazlar."» (Neml: 60-65)



Bu apaçık âyetlerde sorunun cevabı vardır. Biz seni, Müslümanların yoluna uymaya ve Allah’ın âlemler için razı olduğu İslam dinine girmene davet ediyoruz. Allah’ın selamı, hidayete tabi olanlara olsun.


Şeyh Muhammed Sâlih el-Muneccid

Yusuf Estes İslama Giriş-3


Yusuf Estes İslama Giriş-2


Yusuf Estes İslama Giriş-1

Ebu Said Soru Cevap 3



powered by http://muslumanmuhendisler.blogspot.com

Ebu Said Soru Cevap 2



powered by http://Müslüman Mühendisler

Ebu Said Soru Cevap 1



powered by http://Müslüman Mühendisler

Ebu Said Hoca Kalbin Amelleri



powered by http://Müslümam Mühendisler

Ebu Said Cihad Meselesi



powered by http://Müslüman Mühendisler

Ebu Said Hoca Soru Cevap Cehalet



powered by http://Müslüman Mühendisler

Ebu Said Hoca Soru Cevap Ademin Yaradilisi



powered by http://Müslüman Mühendisler

19 Şubat 2011 Cumartesi

ÇEVRE İle İlgili Faaliyetler

ÇEVRE Çevre İle İlgili Faaliyetler
Türkiye’de çevre konusu oldukça yeni bir konudur. “Çevre” terimi ilk olarak 1982 Anayasası’nın 56. maddesinde yer almış ve 1983 yılında Çevre Kanunu hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Bunu müteakip, Çevre Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca pek çok yönetmelik hazırlanarak yürürlüğe sokulmuştur. Bu yönetmelikler içinde DSİ görev ve sorumlulukları açısından en önemlileri Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’dir. Sosyo-ekonomik kalkınmaya bağlı olarak gelişen çevre sektörü kapsamında su kaynakları gelişimi projelerinden ÇED yönetmeliği kapsamına girenler için çevresel etki değerlendirme çalışmaları kuruluşumuzca yapılmaktadır. Diğer kuruluşlarla birlikte kirlilik araştırma projeleri ve havza bazında su kirlenmesi atlasları hazırlanmakta, çevre ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluşlarca yapılan çalışmalar (Barajlar ve Kalkınma Projesi, Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi v.b.) izlenmekte, talep edilen bilgi, veri ve raporlar hazırlanarak ülke çapında yerüstü ve yeraltı su kaynakları kalitelerinin sürekli olarak izlenmesine yönelik faaliyetler sürdürülmektedir. Ayrıca Genel Müdürlüğümüzce geliştirilen projeler kapsamında yer alan tarihi ve kültürel mirasın korunması yanında sulak alanlarla ilgili olarak çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda yürütülen başlıca projeler şunlardır;
Keban ve Aşağı Fırat baraj gölleri kurtarma kazıları
İzmir Tahtalı baraj kazıları
Bergama Yortanlı barajı Allianoi antik şehri kazıları
Ilısu (Hasankeyf) ve Karkamış baraj gölleri kurtarma kazıları
Balıkesir Manyas Projesi
Aksaray Eşmekaya sazlıklarının korunması
Kırşehir Mucur Seyfe gölü ekoloji koruma projesi
Kayseri Sultansazlığı Develi projesi
DSİ Genel Müdürlüğü doğal hayatın korunmasına büyük önem vermekte ve bu doğrultuda gerek tek başına gerekse ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde “Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Geliştirilmesi” çalışmalarını yapmaktadır. DSİ Genel Müdürlüğü, geliştirdiği projelerde tarihi ve arkeolojik kültürel mirasın gün ışığına çıkarılması, kurtarılması ve belgelenerek gelecek nesillere aktarılmasına büyük hassasiyet göstermekte ve bu konuda ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak, bu tür çalışmalara teknik ve maddi destek sağlamaktadır.
Avrupa Birliği Mevzuatı uyum çalışmaları kapsamında “Su Çerçeve Direktifinin Türkiye’de Uygulanması Projesi” de sürdürülmekte olup, pilot proje olarak seçilen Büyük Menderes Nehir Havzası için entegre su yönetim planı hazırlanması çalışmaları devam etmektedir.
Taşkın Yönetimi Çalışmaları
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü taşkın önleme çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürmekte olup, yağışa bağlı olarak günlük baraj seviyelerini izlemektedir. Gerektiğinde ilgili birimlere uyarılar yaparak, gerekli önlemleri almaktadır.
Batı Karadeniz Bölgesi’nde 21-25 Mayıs 1998 tarihindeki aşırı yağışlar sonucunda meydana gelen taşkın sebebiyle oluşan zararların giderilmesi, ileride benzeri zararların oluşmaması veya asgari düzeyde tutulması gayesiyle, Dünya Bankası ile yapılan görüşmeler sonucunda 84 milyon Dolar’ı DSİ’ce kullanılmak üzere 369 milyon Dolar’lık Türkiye Acil Sel ve Deprem İyileştirme (TEFER) Projesi geliştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'ndan sağladığı 4388-TU sayılı bu kredi ile, Sel ve Deprem Felaketi Acil Yardım (TEFER) Projesini yürürlüğe koymuştur. Proje yeni teknolojileri içermekte olup, uygulaması Batı Karadeniz, Susurluk, Gediz ve Büyük Menderes pilot havzalarında gerçekleştirilmiştir. Bu proje kapsamında bulunan ve projenin B.2 (a) bölümünü oluşturan "Gözlem, Tahmin, Uyarı ve Tepki Sistemlerinin Gözden Geçirilip Modernize Edilmesi" konusu, Başbakanlık Proje Uygulama Birimi (PIU) koordinatörlüğünde, Genel Müdürlüğümüz ile Devlet Meteoroloji İşleri (DMİ) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EIE) Genel Müdürlüklerinin birlikte denetimi ile yürütülmüştür. Entegre bir proje olan TEFER Projesinin B.2 (a) bölümü, içlerinde müşavirlik hizmetleri de bulunan, yazılım ve donanım teminini içeren bir seri değişik teknolojiyi bir araya getiren ve Batı Karadeniz, Susurluk, Gediz ve Büyük Menderes akarsu havzalarında taşkın tahminleri yapacak olan modele gerçek zamanlı veri sağlayarak, tahmin sonuçlarının ilgili mercilere iletilmesi
hususunun hayata geçirilmesini amaçlar.
Tasarlanan sistemin kurulabilmesi için Müşavir firma tarafından önerilen ve aşağıda ana başlıkları ile verilen mal ve hizmetler satın alınarak, kurulumları yapılmış ve işletmeye açılmıştır.
208 adet otomatik meteoroloji istasyonu (AWS),
3 adet meteorolojik Doppler radar,
129 farklı yere kurulmak üzere yedekleriyle birlikte 148 adet hidrometrik veri toplama platformu (DCP),
VSAT telekomünikasyon sistemi (VSAT + 2 adet HUB).
DMİ Genel Müdürlüğü tarafından Dünya Bankası kriterlerine uygun olarak uluslararası ihale şeklinde gerçekleştirilen ve uydu bağlantılı gerçek zamanlı veri iletimini sağlayacak olan "HUB İstasyonları ile VSAT Terminal Setlerinin Satın Alınması" işini üstlenen GILAT (İsrail) firması, 2 adet HUB ve 356 adet VSAT istasyonunu (129 tanesi DSİ’ye ait) tesis etmiş olup, HUB’lar ve VSAT istasyonlar arasında uydu haberleşmesi için TÜRKSAT 1C uydusunun 54 MHz'lik doğu kapsama alanından 6,75 MHz'lik band genişliği kullanılmaktadır.
Projenin “Taşkın Tahmin Modeli Geliştirilmesi Müşavirlik Hizmetleri” işini DHI Water & Environment (Danimarka) firması üstlenmiş olup, 30 Kasım 2001 tarihinde başlatılan ve yukarıda belirtilen akarsu havzalarında taşkın tahminleri yapacak olan modelle ilgili Müşavirlik Hizmetleri işi 31 Ocak 2003 tarihinde bitirilmiştir. 

Müşavirlik hizmetlerinin tamamlanması ile birlikte, eldeki veriye bağlı olarak havzalardaki mevcut nehir seviyeleri ve akış durumlarını veren, ilave olarak da belirli bölgelerdeki nehir seviyeleri ve taşkınlara ilişkin öngörüsel tahminler sağlayan bir taşkın tahmin modeli geliştirilmiştir. Verilerin birleştirilmesi en önemli konulardan birisidir. Gerçek zamanlı otomatik hidrometrik, meteorolojik ve niceliksel radar datalarının gerçek zamanlı olarak yağış-akış öteleme modelinde birleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. DSİ için seçilen model, bölge koşullarına göre geliştirilmiş, değiştirilmiş ve kalibrasyonu yapılarak sonuçlarının doğruluğu teyit edilmiştir. Seçilen modelin temin edilmesi, DSİ’nin Taşkın Tahmin Merkezinde çalışacak elemanların eğitimi, modelin pilot havzalarda test edilmesi v.s gibi işlerin hepsi bu projenin kapsamı içinde yer almıştır.
A-Taşkın Öncesi Yapılacak İşler
Rasat İstasyonlarının Kurulması
Uyarı Sistemlerinin Kurulması
Haberleşme Sistemlerinin Kurulması
Taşkın Planlarının Hazırlanması
B-Taşkın Sırasında Yapılacak İşler
Bölge Taşkın Planının Uygulanması
Taşkın Planında Olmayan İşlerin Koordinasyonu ve Uygulaması
C-Taşkın Sonrası Yapılacak İşler
Taşkın Zararlarının Saptanması
Geçici ve İvedi Önlemlerin Alınması
Taşkın Koruma Tesislerindeki Zararların Saptanması
Erozyon ve Rusubat Kontrol Çalışmaları
Baraj havzalarında ve alanlarında erozyonun önlenmesi, rusubatın azaltılması, çevrenin güzelleştirilmesi maksadıyla, kurumumuzca ağaçlandırma ve rekreasyon çalışmaları da yapılmaktadır. Yeşillendirilen bu alanlar aynı zamanda halk mesire yeri olarak hizmet vermektedir. 2003 yılında DSİ Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ile Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü arasında işbirliği protokolü imzalanmış olup 4 yıl içerisinde 20 bin ha alanda 60 milyon adet fidan dikimi hedeflenmiştir. Böylelikle su ve toprak kaynakları korunması yanında erozyon kontrolu ile gelecek nesillere daha yeşil bir ülke bırakılacaktır. 

DSİ’nin gerçekleştirdiği erozyon ve rusubat kontrol yapıları ile çevrenin güzelleşmesi, havzanın korunması sağlanmaktadır
DSİ VAKFI

18 Şubat 2011 Cuma

Selefin Tanımı

AddThis Social Bookmark Button
تعريف السلف
السَّلف في اللغة :
ما مضى وتقدم ، يُقال : سلَف الشيءُ سَلَفا : أَي مضى ، والسَّلف : الجماعة المتقدِّمون ، أَو القوم المتقدمون في السير .
قال تعالى : {فَلَمَّا اٰسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَعينَ
فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْاٰخِرينَ
سورة الزخرف : الآيتان ، 55 ، 56

Selefin Tanımı

Selef Kelimesinin Sözlük Anlamı:

Selef, geçen, önceden gelip geçmiş olan demektir. Bir şey önceden geçip gitti anlamında(سلَف الشيءُ سَلَفا )denilir. Önceden geçen bir topluluğa veya daha önce geçip giden bir kavme de selef denir.

Allah teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk. Onları, sonradan gelenlerin geçmişi (selefen) ve bir ibret örneği kıldık.”
[Zuhruf: 55-56]
أَي : جعلناهم سلفا متقدِّمين لمن عمل بعملهم ، وذلك ليَعْتَبِرَ بهم مَنْ بعدهم ، وليتعظ بهم الآخرون .

Yani onların yaptıkları şeyleri yapanların selefi kıldık. Kendilerinden sonra gelenler onlardan ibret alsınlar ve onların hali başkalarına da ders olsun diye böyle yaptık.

والسَّلَفُ : (من تقدَّمك من آبائك ذوي قرابتك الذين هم فوقك في السنِّ والفضل ، ولهذا سُمي الصدر الأَول من الصحابة والتابعين : السلف الصَّالح)
انظر معاجم اللغة : تاج العروس ، لسان العرب ، القاموس المحيط : مادة " سَلَفَ
"


Selef: Yaş ve faziletçe senden üstün olan ve senden önce yaşamış olan ataların ve akrabaların demektir. İşte bundan dolayı tâbiînin ilk nesline selef-i sâlih denilmiştir. Bkz: Tâcu’l-Arûs, Lisânu’l-Arab, el-Kâmûsu’l-Muhît, (S-l-f maddesi).
وفي الاصطلاح :
إِذا أُطْلِقَ السلفُ عندَ علماءِ الاعتقادِ فإِنَّما تدور كل تعريفاتهم حول الصحابة ، أَو الصحابة والتابعين ، أَو الصحابة والتابعين وتابعيهم من القرون المفضلة ؛ من الأَئمَّةِ الأَعلامِ المشهودِ لهم بالإِمامةِ والفضلِ واتباعِ السنة والإِمامةِ فيها ، واجتناب البدعةِ والحذر منها ، وممن اتفقت الأُمّةُ على إِمامتهم وعظيم شأنهم في الدِّين ، ولهذا سمي الصدرُ الأول بالسلَف الصالح
.

Selef Kelimesinin Istılâhî/Terim Anlamı:
Akâid âlimleri tarafından selef kelimesi mutlak, yani yalın halde kullanıldığı zaman, onların bütün tanımları ya sahâbilere veya sahâbilere ve tâbiîne ya da sahâbilere, tâbiîne ve onların izinden giden faziletli nesile delâlet eder. Onlar; imamlıklarına, fazîletlerine, sünnete bağlılıklarına, bu bağlılıktaki önderliklerine ve bid’atten sakındıklarına tanıklık edilen meşhur imamlardır. Onlar imamlıklarında ve dîndeki yerlerinin büyüklüğünde ümmetin ittifak ettiği kimselerdir. Bu sebeple İslâm’ın ilk dönemlerinde yaşayan Müslümanlara selef-i sâlihîn denilmiştir.

قال اللّه تعالى
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبيلِ الْمُؤْمِنينَ نُوَلِّه مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصيرًا


“Kendisi için doğru yol apaçık belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakır ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.” [Nisa: 115]

Âyette zikredilen “müminler” Kur’ân’ın kendileri hakkında indiği ilk mü'min topluluk olan sahâbe topluluğudur.

وقال : وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرى تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِدينَ فيهَا اَبَدًا ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظيمُ
“(İslâm dînine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük bir başarıdır.” [Tevbe: 100].

وقال النَّبِيُّ صلى اللّه عليه وعلى آله وسلم :

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

خَيْرُ النَّاسِ قَرْني ثُم الَذيِنَ يَلُونَهُمْ ثُمَ الَذِينَ يَلونَهُمْ
“İnsanların en hayırlısı benim içinde bulunduğum nesildir. Sonra onlardan sonrakiler, sonra onlardan sonrakiler gelir.” [Buhârî ve Müslim].

ورسولُ اللّه -صلى الله عليه وعلى آله وسلم- وصحابته والتَّابعون لهم بإِحسان هم سلف هذه الأمة ، وكل من يدعو إِلى مثل ما دعا إِليه رسول اللّه -صلى الله عليه وعلى آله وسلم- وصحابتُهُ والتابعون لهم بإِحسان ، فهو على نهج السلف .
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sahâbileri ve onlara en güzel şekilde tâbi olanlar bu ümmetin selefidir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, sahâbilerinin ve onlara en güzel şekilde tâbi olanların çağırdığı şeylerin benzerine çağıran herkes selefin yolundadır.

والتحديد الزمني ليس شرطا في ذلك ؛ بل الشرط هو موافقة الكتاب والسنَّة في العقيدة والأَحكام والسلوك بفهم السَّلف ، فكل من وافق الكتاب والسُّنَة فهو من أتباع السَّلف ، إن باعد بينه وبينهم المكان والزمان ، ومن خالفهم فليس منهم وإن عاش بين ظهرانيهم .
Bu konuda bir zaman sınırlamasına gitmek şart değildir. Bilakis şart olan şey, akîdede, ahkâmda, ahlâkda, bütün tutum ve davranışlarında selefin anladığı şekilde Kitap ve Sünnet'e muvâfakat etmektir. Kitap ve Sünnet'e uyan herkes aralarında uzak bir zaman ve mekân farkı olsa bile selefin izleyicisidir. Onlara muhalefet eden ise onların arasında yaşasa bile onlardan değildir.

11 Şubat 2011 Cuma

Bazıları Soğuk Sever

Orta Çin'deki Qin Ling Dağları'nın doruklarında saklanan, ilginç suratlı çevik bir primat, amansız bir coğrafyayı fethetmiş durumda. Altın maymun birbiriyle akraba beş türden biri. Bir zamanlar yaygın bir nüfusa sahipken, son buzul çağından sonra yayılım alanları iklim değişiminin etkisiyle iyice daraldı. Geriye kalan gruplar, 400 hayvanı aşabilen bölgesel topluluklar halinde yaşıyor, fakat bu sefer de tomrukçuluğun, insan yerleşimlerinin ve etleri, tıbbi faydaları olduğu söylenen kemikleri ve muhteşem kürkleri için peşlerinde olan avcıların baskısı altındalar. Çoğu yüksek rakımlarda izole bir hayata itilmiş durumda; burada, yaklaşık 3 bin metrede, daldan dala atlayıp, buz gibi nehirleri kat ederek, o pek gözde kürkleri sayesinde uzun kış mevsimini geçiriyorlar. Dünyada yaklaşık 20 bin altın maymun kaldı. Bunların 4 bin kadarı, Çinli yetkililerin bu türü korumak için oluşturduğu Zhouzhi Ulusal Doğa Koruma Alanı'nın yer aldığı dağlık yörede yaşıyor. Hem koruma alanının sınırları içinde hem de dışında yaşayan Rhinopithecus roxellana, ağaçlar yaprak döktüğünde düşük proteinli likenler ve ağaç kabuklarıyla idare ederek, hayatta kalmak için ortama mükemmel uyum sağlar. Geniş sosyal ağları, dumanlı pars gibi yırtıcıları uzak tutmaya yarar. Basık burun topluluklarında, anneler kısır dişilerden daha üst konumdadır ve çok sayıda eşi olan erkeklerin statüsü yükselir. Biyolog Qi Xiao-Guang'a göre yüksek statülü bir diğer grup ise, "cesaret ve azim" sergileyen erkekler. Yayılım alanları çakıştığında gruplar arası çatışmalar yaşanabiliyor ve "erkekler kavga ederek ve düşmanlarını kovarak güçlerini gösteriyor." Bu türün de dahil olduğu primatlar ve alan savunması yapan diğer hayvanlar genellikle kendilerini korumak için birbirlerine zarar değil, gözdağı verir. Peki tuhaf yüzlerinin nedeni ne? Kimse emin olmasa da, primatolog Nina Jablonski düz burnun, "açıkta kalan, çıplak ve etli burunların donmasına yol açacak" aşırı soğuklara karşı evrim geçirdiğini öne sürüyor?
Yazının devamını National Geographic Türkiye'nin Şubat sayısında okuyabilirsiniz.

NATİONAL GEOGRAPHIC