ALLAH’A İMAN
1)- Gerçekleştirilme Şekli:
Allah’a imanın gerçekleştirilmesi şöyle olur.
Birinci olarak: Bu evreni yaratan, ona sahip olan, onu yöneten yarattıklarına rızık veren, öldüren, dirilten, fayda ve zarar veren tek bir Rabb’in olduğuna, tek başına dilediğini yaptığına, dilediği şekilde hüküm verdiğine, dilediğini aziz ve üstün kıldığına, dilediğini de hakir ve zelil kıldığına, her şeye gücü yeten, yerlerin ve göklerin ve içindeki her şeyin sahibi olduğuna inanmakla olur. O, her şeyi bilir ve O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Bütün işler O’na aittir ve bütün hayırlar da O’nun elindendi r. O’nun yaptığı işlerde hiçbir ortağı, yardımcısı yoktur. Bütün yaratılanlar, melekler, insanlar ve cinler O’nun kullarıdır. O’nun isteğinin gücünün ve mülkünün dışına çıkamazlar. O’nun fiilleri her hangi bir şekilde sayılmaz ve sınırlandırılamaz. Bu özelliklerinde de bir ortağı olamaz. Kimse böyle bir hakka sahip değildir. Ve Allah’ın dışında hiç kimseye bu özelliklerden biri dahi nispet edilemez.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki (O’nun azabından) korunmuş olursunuz . Yeryüzünü sizin için bir döşek, gökyüzünü de bir bina kılıp, gökten su indirip onunla size rızık olarak mahsuller çıkaran da Odur.” (Bakara Suresi 21. –22. ayet)
Ve şöyle demiştir
“(Ey Muhammed!) De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah’ım; mülkü dilediğine verir, dilediğinden o mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziz ve izzetli, dilediğini de zelil edersin. Hayrın hepsi Senin elindedir . Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter.” (Al-i İmran Suresi 26. ayet).
Ve şöyle buyurmuştur:
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a ait olmasın. Allah, her canlının hayattayk en yerleştiği, ölümünden sonra da konulacağı yeri bilir. Her şey apaçık bir kitapta kayıtlıdır.” (Hud Suresi 6. ayet)
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Bilesiniz ki, yaratmak da ve emretmek de O’na mahsustur . Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (Araf Süresi 54. ayet).
İkinci olarak: Allah’ın en güzel isimlere ve en kamil sıfatlara sahip olduğuna, bu isim ve sıfatlarda tek olduğuna ve ortağının bulunmadığına inanılmalıdır. Yüce Allah bu isim ve sıfatların bazılarını Kitabında ve son peygamber i Muhammed’in (sallallah u aleyhi ve sellem) Sünnet’inde belirtmiştir. Eksiklik ve noksanlıktan uzak olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“En güzel isimler Allah’ındır. Allah’a bu isimlerle dua edin. O’nun isimlerin i değiştirmeye, manalarını bozmaya çalışanları terkedin. Onlar ilerde bu yaptıklarının cezasını göreceklerdir.” (Araf Suresi 180 ayet)
Resululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah Subhanehu ve Teala’nın doksan dokuz tane ismi vardır. Kim bunları (hakkını vererek) sayarsa Cennete girer. O, tektir, tek olanı sever.” (Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.)
Bu itikat (inanış) iki büyük temel üzerine bina edilmiştir.
Birincisi: Yüce Allah’ın her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzak; yarattığı varlıklara her hangi bir şekilde benzerliği ve ortaklığı bulunmaya n ismi ve sıfatları vardır. Eksiklik ve noksanlıktan uzak olan Allah’ın (Hayy) diye bir isimi vardır. (Hayy) diri ve ölümsüz manasına gelir. Ve (Yaşama) sıfatı bu isim içinde saklı bulunmakt adır. Bu sıfat, eksiksiz ve noksansız bir biçimde Allah’ın yüceliğine uygun olacak bir şekilde Allah’a bir sıfat olarak verilmesi farzdır. Çünkü bu sıfat (yaşama sıfatı) devamlı ve eksiksiz bir biçimdedir.Bu sıfatlar içerlerinde kemalata ait her türlü özelliği barındırırlar. Allah’ın hiçbir sıfatı yokluk (yoktan var olma) ya da kaybolmak veya yokolmak, sonradan zuhur etmek gibi mana olarak eksiklik ifade eden bir özelliğe sahip değildir. Bunlar mahlukata ait sıfat ve özelliklerdir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Ey Muhammed!) De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah’ım; mülkü dilediğine verir, dilediğinden o mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziz ve izzetli, dilediğini de zelil edersin. Hayrın hepsi Senin elindedir . Şüphesiz Senin her şeye gücün yeter.” (Al-i İmran Suresi 26. ayet).
Ve şöyle buyurmuştur:
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a ait olmasın. Allah, her canlının hayattayk en yerleştiği, ölümünden sonra da konulacağı yeri bilir. Her şey apaçık bir kitapta kayıtlıdır.” (Hud Suresi 6. ayet)
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Bilesiniz ki, yaratmak da ve emretmek de O’na mahsustur . Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (Araf Süresi 54. ayet).
İkinci olarak: Allah’ın en güzel isimlere ve en kamil sıfatlara sahip olduğuna, bu isim ve sıfatlarda tek olduğuna ve ortağının bulunmadığına inanılmalıdır. Yüce Allah bu isim ve sıfatların bazılarını Kitabında ve son peygamber i Muhammed’in (sallallah u aleyhi ve sellem) Sünnet’inde belirtmiştir. Eksiklik ve noksanlıktan uzak olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“En güzel isimler Allah’ındır. Allah’a bu isimlerle dua edin. O’nun isimlerin i değiştirmeye, manalarını bozmaya çalışanları terkedin. Onlar ilerde bu yaptıklarının cezasını göreceklerdir.” (Araf Suresi 180 ayet)
Resululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah Subhanehu ve Teala’nın doksan dokuz tane ismi vardır. Kim bunları (hakkını vererek) sayarsa Cennete girer. O, tektir, tek olanı sever.” (Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.)
Bu itikat (inanış) iki büyük temel üzerine bina edilmiştir.
Birincisi: Yüce Allah’ın her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzak; yarattığı varlıklara her hangi bir şekilde benzerliği ve ortaklığı bulunmaya n ismi ve sıfatları vardır. Eksiklik ve noksanlıktan uzak olan Allah’ın (Hayy) diye bir isimi vardır. (Hayy) diri ve ölümsüz manasına gelir. Ve (Yaşama) sıfatı bu isim içinde saklı bulunmakt adır. Bu sıfat, eksiksiz ve noksansız bir biçimde Allah’ın yüceliğine uygun olacak bir şekilde Allah’a bir sıfat olarak verilmesi farzdır. Çünkü bu sıfat (yaşama sıfatı) devamlı ve eksiksiz bir biçimdedir.Bu sıfatlar içerlerinde kemalata ait her türlü özelliği barındırırlar. Allah’ın hiçbir sıfatı yokluk (yoktan var olma) ya da kaybolmak veya yokolmak, sonradan zuhur etmek gibi mana olarak eksiklik ifade eden bir özelliğe sahip değildir. Bunlar mahlukata ait sıfat ve özelliklerdir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Allah kendisind en başka hakkıyla tapılacak bir ilah olmayan, daima diri ve yarattıklarını koruyup idare edendir. Onu ne uyuklama nede uyku tutar.” (Bakara Suresi 255. ayet).
İkincisi: Allah’u Teala uyku, zayıf düşme, cahillik, zulmetmek ve benzeri gibi eksiklik ve noksanlık belirten bütün sıfatlardan ve yakıştırmalardan da beridir, münezzehtir. Muhakkak ki O, yarattıklarından hiçbirine benzemez. O, bundan beridir, uzaktır.
Allah’ın ve O’nun Resulünün, Allah’ın hakkında nefyettik leri (uygun görmedikleri), her sıfatın her özelliğin aynı şekilde nefyedilm esi gerekir. Çünkü Allah kendisind en nefyettiği (kendisine O’nun zatına yakışmayan) sıfatların aksini ispat etmiş (zatına layık olan) bu sıfatlarla, özelliklerle sıfatlanmıştır. Biz Onu uyuklama ve uyuma sıfatlarından tenzih edip bundan beri yani uzak kıldığımız zaman, O’nun bu sıfatlarının karşıtı (aksi) olan her an kullarını koruyup gözetme sıfatını da ispat etmiş oluyoruz. (O’nun sıfatlarına bu şekilde iman etmek her müslümanın üzerine farzdır bu şekilde iman etmesi gerekmekt edir). Allah’ı bütün eksik sıfatlardan tenzih etmek (uzak kılmak) bu şekilde olmalıdır. En kamil ve en güzel şekilde o eksik sıfatın (yani Allah’ın zatına uygun olmayan sıfat) Allah’ın zatına uygun bir şekilde ispat edilir. Bu sıfat o eksik sıfatın içinde gizlidir, manasını kapsar. Çünkü Allah kamildir. Geri kalan her şey noksandır eksiktir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“O’nun herhangi bir benzeri yoktur. Ve O, çokça ve her şeyi işiten ve görendir.” (Şura Suresi 11. ayet).
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Rabbin, kullarına karşı asla zulmedici değildir.” (Fussilet Suresi 46. ayet).
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Göklerde ve yeryüzünde hiçbir şey Allah’ı aciz bırakamaz.” (Fatır Suresi 44 ayet)
Ve Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Senin Rabbin unutucu (unutan) değildir.” (Meryem Suresi 64 ayet).
Allah’ın isimlerin e, sıfatlarına ve yaptığı fiillere iman etmek, Onu tanımada, ibadet etmede en birinci ve en önemli yoldur. (Çünkü) Allah, dünya hayatında kullarından kendisini görebilmelerini gizlemiş ve onlara Rableri ve ma’budları olduğunu bildirmiş kendisini tanıyabilmeleri için ilmi bir kapıyı (isim ve sıfatları) açık bırakmıştır. O’na bu doğru ve selim bilgi göstergesinde ibadet ederler. Abid kul O’nun vasıflandırılmış haline kulluk eder. Allah’ın sıfatlarını kabul etmeyen kimse ise mevcut olmayan varlığa, bulunmaya na ibadet ederler. Allah’ı yaratılmış herhangi bir şeye benzeten ise sanki bir puta tapar. Müslüman bir şahsiyet ise, tek olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şeyin O’na ihtiyaç duyduğu doğurmamış ve doğrulmamış ve bir denginin de bulunamay acağı, olmayacağı Allah’a ibadet eder.
Allah’ın güzel isimleri ispat edilirken şu gelen hususlara dikkat etmek gerekir:
1- Herhangi bir çoğaltma veya eksiltmey e gidilmede n Kur’an ve Sünnet’te geldiği gibi bütün güzel isimlere iman etmek gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“O öyle bir Allah’dır ki kendisind en başka hakkıyla tapılacak hiçbir ilah yoktur. Hükümrandır, mülk O’nundur, eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir, selamet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, her şeyden üstündür, istediğini zorla yaptırır, büyüklenen kibirlene ndir, Allah müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir, beridir.” (Haşr Suresi 23. ayet).
Peygamber Efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem)’in Sünnet’inde şöyle geçmektedir:
“Peygamber Efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem) bir adamın “Ey Allah’ım! Muhakkak ki hamdın her türlüsü Senin içindir. Senden başka hakkıyla tapılacak bir ma’bud yoktur. Sen kullarına ihtiyaçlarını bolca verensin. Yeri ve göğü hiçbir benzeri olmadan yarattın. Ey yücelik ve kerem sahibi! Diri ve kullarını koruyup gözeten Rabbim” dediğini işitti. Allah’a ne ile dua ettiğini biliyor musunuz diye (çevresindekilere sordu) Onlar da: "Allah ve Resulü en iyi bilendir.” dediler. O, da: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki O, Allah’ın en büyük ismi ile Allah’a dua etmiştir. O öyle bir isimdir ki, kim onunla dua ederse Allah onun duasını kabul eder ve istediğini verir.”
2- Sadece Allah’ın kendisine isim verebilec eğine, başka birisinin O’na isim veremeyec eğine ve O’nun zatını bu isimlerle övdüğüne, bu isimlerin yaratılmamış, sonradan ortaya çıkmamış olduğuna iman etmektir.
3- Allah’ın isimleri, hiçbir şekilde eksiklik ve noksanlık bulunmaya n, kemallik noktasında zirveye ulaşmış manaları içerisinde barındırır. Bu manalara, Allah’ın isimlerin e iman etmek farzdır vaciptir.
4- Bu isimlerin delalet ettiği manalara herhangi bir değişiklik yapmadan, bozmadan, hükmünü iptal etmeden saygı ve ihtiram göstermek vaciptir.
5- Bu isimlerin gerektird iği hükümlere, ahkama ve bunun üzerine bina edilen fiillere ve sonuçlara iman etmek gerekir.
Bu zikredile n sonuçların daha iyi anlaşabilmesini sağlamak için Allah’ın Semi (çokça işiten, her şeyi işiten) ismini, şu gelen hususları göz önünde bulundura rak, örnek olarak ele alalım.
a) - Semi ismi, Kur’an’da ve Sünnet’te geçtiği için Allah’ın bir ismi olduğuna inanılır.
b) - Bu ismi kendisine Allah’ın verdiğine, bu ismi Allah’ın telaffuz ettiğine ve kitabında indirdiğine inanılır.
c) - Semi isminin (çokça, her şeyi işiten) işitme sıfatının içinde bulunduğuna bu sıfata sahip olduğuna inanılır. İşitme Allah’ın sıfatlarından biridir.
d) - Semi isminin delalet ettiği işitme sıfatına her türlü gerekli saygı gösterilir, manası bozulmaz, değişikliğe uğratılmaz ya da iptal edilmez.
h) - Allah’ın her şeyi işittiğine, O’nun işitmesinin bütün sesleri kapsadığına inanılır. Bu inanç üzerine bina olarak Allah’tan korkulur, sakınılır ve O’nun Bizi gözetlediğine iman edilir. Bilinir ki Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.
Allah’ın sıfatlarını ispat ederken şu hususlara dikkat edilir.
1)- Kur’an ve Sünnet’te varid olan Allah’a ait her sıfat gerçek manası üzerine bırakılır, değişikliğe ya da manasını iptale gidilmez.
2)- Allah’ın bütün sıfatlarının eksiklik ve noksanlıktan uzak olduğuna, bu sıfatların hepsinin en kamil bir şekilde olduğuna tam bir şekilde inanılır.
3)- Allah’ın hiçbir sıfatı yaratılmışların sıfatına benzetilm ez. Muhakkak ki Allah’ın fiillerin de ve sıfatlarında bir benzeri yoktur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“O öyle bir Allah’dır ki kendisind en başka hakkıyla tapılacak hiçbir ilah yoktur. Hükümrandır, mülk O’nundur, eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir, selamet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, her şeyden üstündür, istediğini zorla yaptırır, büyüklenen kibirlene ndir, Allah müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir, beridir.” (Haşr Suresi 23. ayet).
Peygamber Efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem)’in Sünnet’inde şöyle geçmektedir:
“Peygamber Efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem) bir adamın “Ey Allah’ım! Muhakkak ki hamdın her türlüsü Senin içindir. Senden başka hakkıyla tapılacak bir ma’bud yoktur. Sen kullarına ihtiyaçlarını bolca verensin. Yeri ve göğü hiçbir benzeri olmadan yarattın. Ey yücelik ve kerem sahibi! Diri ve kullarını koruyup gözeten Rabbim” dediğini işitti. Allah’a ne ile dua ettiğini biliyor musunuz diye (çevresindekilere sordu) Onlar da: "Allah ve Resulü en iyi bilendir.” dediler. O, da: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki O, Allah’ın en büyük ismi ile Allah’a dua etmiştir. O öyle bir isimdir ki, kim onunla dua ederse Allah onun duasını kabul eder ve istediğini verir.”
2- Sadece Allah’ın kendisine isim verebilec eğine, başka birisinin O’na isim veremeyec eğine ve O’nun zatını bu isimlerle övdüğüne, bu isimlerin yaratılmamış, sonradan ortaya çıkmamış olduğuna iman etmektir.
3- Allah’ın isimleri, hiçbir şekilde eksiklik ve noksanlık bulunmaya n, kemallik noktasında zirveye ulaşmış manaları içerisinde barındırır. Bu manalara, Allah’ın isimlerin e iman etmek farzdır vaciptir.
4- Bu isimlerin delalet ettiği manalara herhangi bir değişiklik yapmadan, bozmadan, hükmünü iptal etmeden saygı ve ihtiram göstermek vaciptir.
5- Bu isimlerin gerektird iği hükümlere, ahkama ve bunun üzerine bina edilen fiillere ve sonuçlara iman etmek gerekir.
Bu zikredile n sonuçların daha iyi anlaşabilmesini sağlamak için Allah’ın Semi (çokça işiten, her şeyi işiten) ismini, şu gelen hususları göz önünde bulundura rak, örnek olarak ele alalım.
a) - Semi ismi, Kur’an’da ve Sünnet’te geçtiği için Allah’ın bir ismi olduğuna inanılır.
b) - Bu ismi kendisine Allah’ın verdiğine, bu ismi Allah’ın telaffuz ettiğine ve kitabında indirdiğine inanılır.
c) - Semi isminin (çokça, her şeyi işiten) işitme sıfatının içinde bulunduğuna bu sıfata sahip olduğuna inanılır. İşitme Allah’ın sıfatlarından biridir.
d) - Semi isminin delalet ettiği işitme sıfatına her türlü gerekli saygı gösterilir, manası bozulmaz, değişikliğe uğratılmaz ya da iptal edilmez.
h) - Allah’ın her şeyi işittiğine, O’nun işitmesinin bütün sesleri kapsadığına inanılır. Bu inanç üzerine bina olarak Allah’tan korkulur, sakınılır ve O’nun Bizi gözetlediğine iman edilir. Bilinir ki Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.
Allah’ın sıfatlarını ispat ederken şu hususlara dikkat edilir.
1)- Kur’an ve Sünnet’te varid olan Allah’a ait her sıfat gerçek manası üzerine bırakılır, değişikliğe ya da manasını iptale gidilmez.
2)- Allah’ın bütün sıfatlarının eksiklik ve noksanlıktan uzak olduğuna, bu sıfatların hepsinin en kamil bir şekilde olduğuna tam bir şekilde inanılır.
3)- Allah’ın hiçbir sıfatı yaratılmışların sıfatına benzetilm ez. Muhakkak ki Allah’ın fiillerin de ve sıfatlarında bir benzeri yoktur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“O’nun hiçbir benzeri yoktur ve O her şeyi işiten ve her şeyi en iyi bir şekilde görendir.” (Şura Suresi, 11 ayet).
4)- Kulların hiçbir şekilde Allah’ın sıfatlarının nasıllığını, keyfiyeti ni bilemeyec eklerini, kendisind en başkasının bu sıfatlar hakkında bilgisi olmadığına, buna hiçbir yaratılmış için yol olmadığına tam olarak kanaat getirilme lidir.
5)- Bu sıfatların gerektird iği ahkama ve bunun üzerine bina edilen fiiller ve sonuçlara İman etmek gerekir. Çünkü sıfatlara iman bir kulluktur .
Bu zikredile n hususların daha iyi anlaşılması için Allah’ın istiva (bir şeyin üzerine yükselme) sıfatını şu gelen hususları göz önünde bulundura rak, örnek olarak ele alalım.
1) - İstiva sıfatına, Kur’an ve Sünnet’te varid olduğu için Allah’ın bir sıfatı olduğuna inanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
5].
“Rahman arşın (tahtın) üzerine yükselmiştir. (istiva etmiştir) (Taha Suresi 5 ayet).
2) - En layık olduğu şekilde istiva sıfatının Allah’a ait olduğuna inanılır.
İstivanın manası Allah’ın tahtının üzerine hakikaten yükselmesi demektir. Ve bu O’nun celaline en uygun bir şekildedir.
3) – Allah’ın tahtı (arşı) üzerine istivası mahlukların istivasına benzetilm ez. Çünkü Allah’ın tahtına bir ihtiyacı yoktur. Ama mahlukların, yaratılmışların üzerlerine istiva ettikleri şeylere ihtiyaçları vardır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“O’nun bir benzeri yoktur. Ve O her şeyi, çokça işiten ve görendir.” (Şura Suresi 11. ayet).
4) - Yaratanın istivasının nasıllığını düşünmek, bu konu hakkında araştırma yapmamak gerekir. Çünkü bu gaybi bir meseledir . Ve istivanın niceliğini (keyfiyeti ni) sadece Yüce Allah bilir.
5) - Allah’ın bu sıfatına inanç ise Allah’ın büyüklü-ğünün ve yüceliğinin ispatına delalet eden O’nun yüksel-mesi, yücelerde olması hükmünün üzerine kalpler O’na doğru yönelir. Bu tıpkı secdedeki birinin
En yüce olan Rabbimi eksiklikl erden ve noksanlıklardan tenzih ederim” demesi gibidir.
Üçüncü olarak: Kulun gizli ve açık bütün ibadetler i tek olarak sadece Allah’a yapılması gerektiğini, sadece O’nun bunu hakettiğine inanması bilmesi gerekmekt edir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki Biz her ümmete, topluluğa Allah’a ibadet etmeleri ve kendileri ni Allah’ın yolundan saptıran, O’nun dışında ibadet edilen her şeyden uzaklaşmaları, sakınmaları için bir elçi, peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi 36. ayet).
Muhakkak ki her peygamber kavmine şöyle demiştir:
“Allah’a ibadet edin. Ondan başka sizin için bir ilah yoktur.” (Araf Suresi 59. ayet).
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Onlar dini sadece Allah’a has kılmak ve sadece O’na ibadette bulunmakl a emrolunmuşlardır. (Beyyine Suresi 5. ayet).
Buhari ve Müslim de şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: Peygamber efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem) Muaz’a :
“Böyledir! Çünkü Allah hakkın ta kendisidi r. O’nun dışında taptıkları ise batıldan başka bir şey değildir. Muhakkak ki Allah yücedir, büyüktür. (Hac Suresi 62. ayet).
Tevhidin Önemi:
Tevhidin önemi, şu gelen hususlarl a açıkça ortaya çıkar:
1)- Tevhit (Allah’ın her şeyde rububiyet inde, uluhiyeti nde, isim ve sıfatlarında birlenmes idir.) Bu dinin amacı, başlangıcı, sonu, gizli ve aşikar olanıdır. Ve bütün peygamber lerin ortak davetidir . Allah’ın selamı onların üzerine olsun.
2)- Bu tevhit sebebiyle Yüce Allah bütün her şeyi yaratmış, peygamber ler, kitaplar göndermiş, insanlar kafir ve mümin, iyiler ve kötüler olarak ikiye ayrılmışlardır.
3)- Sorumlulu k sahibi herkesin üzerine düşen ilk vacip tevhit inancıdır. Kul, İslam Dinine bu tevhit ile girer ve dünyadan en son olarak bu tevhit ile çıkar.
Tevhidin Tasdiki ve Sabitleştirilme Şekli:
Şirk, masiyet ve bidatlerd en arındırılması, saflaştırılması ile tevhit insanda sağlamlaşır, tasdiklen miş olur. İki kısma ayrılır: Birincisi nin yapılması vacip, diğerinin yapılması ise menduptur .
Yapılması vacip olan kısım üç şekilde olur:
1)- Tevhidin zıddı olan şirkten arındırılması ile,
2)- Bidatlerd en tevhidin arındırılması ile; Bu da eğer bidat küfre götürüyorsa, tevhidin aslına zarar verdiği için, eğer bidat küfre götürmüyorsa, kemalatına zarar verdiği içindir.
3) Tevhide zarar veren ve ecrinden azaltan günah-lardan tevhidin arındırılması ile olur.
Yapılması hoş görülmüş, tavsiye edilmiş, yapılması mendub olan kısmının örnekleri şu şekildedir:
a) İhsan mertebesi nde (yani Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmek) olgunluğa kemalata ulaşmak
b) Yakin mertebesi nde (tam ve kesin bir inançla ibadet etmek) , olgunluğa, kemalata ulaşmak
c) Allah’tan başkasına halini şikayet etmeyerek sabırda bulunmak
d) Allah’tan başka hiçbir kimseden bir şey istememek .
e) Bazı kullanılması mubah olan şeyleri Allah’a tevekkül ederek kullanmam ak, şifa için dua istemek, ateşle yarayı dağlamak gibi kendisine faydası dokunacak şeyleri yapmamak.
f) Nafile ibadetler le Allah’a O’nun sevgisi için yaklaşmaya çalışmak, bazı örnekleridir.
Kim ki tevhidini yukarıda geçtiği üzere sağlamlaştırırsa, O büyük şirkten korunmuş, ebedi Cehennemd e kalmaktan emin olmuştur. Ve kim büyük ve küçük şirkten, büyük günahlardan korunursa, onun için dünya ve Ahiret'te tam manasıyla bir güven vardır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki Allah şirki, kendisine ortak koşulmasını affetmez, bağışlamaz. Fakat bunun dışında her şeyi dilediği kulu için affedebil ir, bağışlayabilir.” (Nisa Suresi 48 ayet).
Ve yine şöyle buyurmuştur:
“(Allah’a) İman edip sonra bu imanlarına şirk bulaştırmayanlar (varya) işte onlar için güvenlik vardır. Ve onlar hidayet üzeredirler.” (En’am Suresi 82. ayet).
Tevhidin zıddı ise şirk yani Allah’a ortak koşmaktır. Üç kısma ayrılır:
1) Tevhidin aslını bozan, Allah’ın kesinlikl e affetmediği büyük şirktir. Kim büyük şirk üzere ölürse, ateşte ebedi kalır. Kulun Allah’a olan ibadetind e O’na bir ortak, benzer koşması büyük şirktir. Tıpkı Allah’a dua ettiği gibi onada dua eder, tevekkül eder, dilekte bulunur, umre yapar, Allah’ı sevdiği gibi onu sever ve korkar.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak ki Allah ona Cenneti haram kılar. Onun konacağı yer ateştir. Zalimler için yardımda bulunacak hiç kimse yoktur.” (Maide Suresi 72. ayet).
2) Tevhidin olgunluğunu, kemaliyet ini bozan küçük şirk ise Allah’ın dışında bir şeye yemin etmek, gösteriş yapmak gibi, büyük şirke götüren sebep olan her türlü vesile bu kısımdandır.
3) Kasıtlar ve niyetlerl e bağlantısı olan, büyük veya küçük şirk olabilece k gizli şirktir. Mahmud bin Lebiyd’den rivayet edildiğine göre Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Sizin üzerinize en çok korktuğum küçük şirktir.” Dediler ki: Ya Rasulalla h! Küçük şirk nedir? Dedi ki: ”Riya (gösteriş)’tir.” (Ahmed rivayet etmiştir.)
2)-İbadetin Tarifi:
Allah’ın sevdiği ve razı olduğu, akide ile alakalı, kalbin ve vücuda ait diğer azaların yapmış olduğu, Allah’a yaklaştıran her türlü fiili yapmaya ve her türlü nehyedile ni terketmey e verilen genel bir addır. İbadet isminin içine Allah’ın kitabında ve peygamber inin sünnetinde bildirdiği her şey girer. İbadetler çok çeşitlidir. İmanın altı şartı, korkma, ümit etme, tevekkül etme, arzulama gibi bazıları kalple alakalıdır.
Açık ve görünen namaz kılma, zekat verme, oruç tutma, hacca gitme, gibi bazıları da vücut azaları ile alakalıdır.
Allah’ın katında ibadetler in kabul olabilmes i için iki esas üzere bina edilmesi gerekir.
Birinci esas: İbadetin sadece Allah için yapılması. O’nun için yapılan bu ibadette başka bir şeye pay biçilmemesidir. Bu (lailaheil lallah) kelimesin in manasıdır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki Biz Sana bu Kur’an’ı hak olarak indirdik. O halde dini sadece Allah’a has kıl (hiçbir şeyi O’na ortak koşma) O’na ibadet et. İyi bilesiniz ki halis din Allah’ındır (Kimsenin bu dinde bir hakkı yoktur). Allah’ı bırakıp Ondan başka dostlar edinenler: Biz onlara ancak Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz derler. Muhakkak ki Allah aralarında ihtilaf ettikleri hususlard a hükmedecektir. Şüphesiz ki Allah, yalancı ve kafir olan bir kimseyi hidayete erdirmez” (Zümer Suresi 2. ve 3. ayet).
Ve şöyle demiştir:
“Halbuki onlar, dini sadece Allah’a halis kılmak ve hakka doğru meyletmek le emrolunmuşlardır.” (Beyyine Suresi 5. ayet).
İkinci Esas: Yapılan amelin peygamber Efendimiz tarafından yapılmış olması ve O’nun istediği gibi yapılmasıdır. O amelde herhangi bir eksiltmey e veya fazlalaştırmaya gidilmeme si gerekir. Bu Muhammed Allah’ın Rasuludur, elçisidir kelimesin in manasıdır.
Eksiklikl erden beri olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Ey Muhammed !) Deki: Eğer siz Allah’ı seviyorsa nız bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.” (Al-i İmran Suresi 31. ayet)
Ve yine şöyle buyurmuştur:
“Peygamber in size verdiğini alın ve sizi nehyettiğinden de sakının.” (Haşr Suresi 7. ayet).
Ve şöyle buyurmuştur:
“Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem seçip, sonrada verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tamamıyla boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar .” (Nisa Suresi 65. ayet).
Gerçek kulluk şu iki şey olmadan tam manasıyla sabit olmaz, doğru olmaz,
Birincisi: Tam manasıyla Allah’ı sevmektir . Kulun Allah’a olan bu sevgisini Allah’ın sevdiği şeyleri kendi sevdikler inin üstünde tutmasıyla olur.
İkincisi: Tam manasıyla Allah’a karşı emirlerin e ve buyruklarına boyun eğmesi, kendini alçaltması ve yasakladığı şeylerden de kaçınmasıyla olur.
Kulluk tam bir sevgi ile, tam bir korku, ümit etme Allah’ın emirlerin e huşu ile yaklaşma ve O’na zelil olmanın bileşkesidir. Kul yapmış olduğu kullukla Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanır.
Allah kulun kendisine üzerine farz kıldığı ibadetler ile yaklaşmasını sever. Kul ne kadar fazla nafile ibadet yaparsa o kadar çok Allah’a yakınlaşır. Bu da Onun Allah’ın fazlı ve rahmeti ile Cennete girmesine sebep olur. Eksiklikl erden münezzeh olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Rabbinize yalvarara k ve gizlice dua edin. (Çünkü) O aşırı gidenleri sevmez.” (Araf Suresi 55. ayet).
3)-Allah’ın Tevhidine, Birliğine Dair Deliller
Allah’ın birliğine şahitlik eden bir çok delil vardır. Kim dikkatle düşünür, aklını kullanırsa, Allah’ın uluhiyyet inde, rububiyye tinde, isim ve sıfatlarında birliğine delalet eden bir çok delili görür, yakın olarak inanır.
İşte bu delillerd en bazıları örnek olarak şunlardır:
a)- Kainatın bu denli büyüklüğü, ince yapısı, çeşitli mahlukatl arı, üzerinde yürüdüğü hatasız ince nizamı Allah’ın tekliğine birliğine delalet eder. Kim aklını kullanır, iyice düşünürse bu kanıya varır. Göklerin, yerin, güneşin, ayın, İnsanların, bitkileri n ve cansız varlıkların yaratılışını düşünen kimse yakın olarak bir kamil yaratıcı olduğuna, isim ve sıfatlarında tam bir kemalata sahip olduğuna inanır. İbadetin sadece O’na yapılacağına, sadece O’nun bunu hakettiğine kanaat getirir.
Eksiklikl erden beri olan Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Yeryüzünde insanları sarsmaması için üzerinde sabit dağlar ve doğru yolu bulsunlar diye geniş yollar yarattık. Gökyüzünü (karışıklıklardan) korunan bir çatı yaptık. Böyle olduğu halde genede onlar (bu) delillerd en yüz çevirirler, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Bunların her biri belli bir yörüngede yüzmektedir.” (Enbiya Suresi 31. ve 33. ayetler)
Ve şöyle buyurmuştur:
“Göklerin ve yerin yaratılışı, farklı farklı lisanlarınızın ve renklerin izin oluşu O’nun varlığına delalet eder. Şüphesiz ki bunda bilenler için alınacak dersler vardır.” (Rum Suresi 22. ayet)
b)- Allah’ın peygamber lerini çeşitli şeriatlerle göndermesi, onları çeşitli mucizeler le desteklem esi, birliğine, tekliğine ve sadece O’na ibadet edilebile ceğine birer delil teşkil eder. Yüce Allah’ın kulları üzerine indirdiği hükümler, yarattığı kulların neye ihtiyaçları olduğunu, neyin onlar için daha hayırlı olduğunu bilen bir rabbin varlığına, Ondan başkasının böyle hükümler koyamayac ağına apaçık delalet eder.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Muhakak ki Biz peygamber lerimizi apaçık delillerl e gönderdik. İnsanların adaletle hareket etmeleri için onlarla birlikte Kitabı ve adalet ölçüsünü indirdik.” (Hadid Suresi 25 ayet).
Ve şöyle buyurmuştur:
“(Ey Muhammed!) Deki: İnsanlar ve Cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirler ine de yardım etseler. Onun bir benzerini yinede getiremez ler.” (İsra Suresi 88 ayet).
c)- Allah’ın insanların kalplerin i, Allah’ın birliğini kabul etmek üzere yarattığı Fıtrat O’nun varlığına, birliğine delalet eder. Fıtrat insan nefsinde tabi bir şekilde bulunan yaratanı tanıma, hakikati ve doğruyu kabul etme üzere kulun kendi özbenliğinde bulunan bir duygu bütünlüğüdür. Sonradan kesbedile mez. Kişi kendisine bir zarar geldiği zaman kendini yaratan Allah’a dönme zorunluluğu hisseder. Bu şüphelerden, fıtratı bozan şeylerden korunmuş insanın halidir. Kul benliğinde Allah’ın uluhiyyet inde (ibadet çeşitlerinin hepsinin sadece O’na ait olması), isim ve sıfatlarında ve yapmış olduğu fiiliyatında birliğini ve tekliğini ikrar ve kabul eder. Peygamber imiz ile gönderilmiş olan kanun ve hükümlere itiraz etmeden boyun eğer. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Ey Peygamber!) Yüzünü dosdoğru olarak (Allah’ın) dinine, Allah’ın insanları ona göre yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yaratmasında hiçbir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler, farkında olmazlar. Hepiniz, toptan O’na yönelin. Ondan (Allah’tan) korkun ve namazı dosdoğru olarak kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rum Suresi 30 ve 31. ayetler)
Peygamber efendimiz (sallallah u aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her doğan çocuk (İslam) Fıtratı üzerine doğar. Anası ve babası onu ya yahudileştirir ya hıristiyanlaştırır ya da mecusileştirir. Nasıl dört ayaklı yırtıcı olmayan bir hayvan her şeyiyle sağlam, eksiksiz bir yavru doğursa siz o yavruda herhangi bir eksiklik kusur hisseder misiniz?.” Dedikten sonra: Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrat” ayetini okudu.” (Buhari rivayet etmiştir).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder